Sunday, February 28, 2010

2010 Resmi Tatil Günleri

 İşte 2010'da hangi tarihlerde kaç gün tatil yapacağımız


 































































































TATİL GÜNÜNÜN İSMİ SÜRE AY GÜN
ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI 1 GÜN 23 NİSAN CUMA
EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ 1 GÜN 1 MAYIS CUMARTESİ
ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI 1 GÜN 19 MAYIS ÇARŞAMBA
ZAFER BAYRAMI 1 GÜN 30 AĞUSTOS PAZARTESİ
RAMAZAN BAYRAMI AREFESİ 1/2 GÜN 08 EYLÜL ÇARŞAMBA
RAMAZAN BAYRAMI 1. GÜN 09 EYLÜL PERŞEMBE
RAMAZAN BAYRAMI 2. GÜN 10 EYLÜL CUMA
RAMAZAN BAYRAMI 3. GÜN 11 EYLÜL CUMARTESİ
CUMHURİYET BAYRAMI 1,5 GÜN 28 EKİM

29 EKİM
PERŞEMBE

CUMA
KURBAN BAYRAMI AREFESİ 1/2 GÜN 15 KASIM PAZARTESİ
KURBAN BAYRAMI 1. GÜN 16 KASIM SALI
KURBAN BAYRAMI 2. GÜN 17 KASIM ÇARŞAMBA
KURBAN BAYRAMI 3. GÜN 18 KASIM PERŞEMBE
KURBAN BAYRAMI 4. GÜN 19 KASIM CUMA

2010 Resmi Tatil Günleri

Kontrol delisi misiniz?

İSTANBUL - Peki kontrol delisi ne demek, kontrol delisi olmak bir rahatsızlık mı ve eğer öyleyse bu durumda ne yapmak gerekir? Amerikan Hastanesi’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan, bu durumun psikolojide Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu olduğunu söyledi. "Bu durum, hata yapma, eksik ve yetersiz olma gibi korkular ile "Yaşamımı devam ettirebilemek için kontrolde olmalıyım" gibi fonksiyonel olmayan temel inançların bulunması halidir. Yani Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu olarak da tanımlanan durumdur" diyen Akkan, 'kontrol delisi” olma hali hakkında merak edilen soruları şöyle yanıtladı. Kontrol delisi insanlar, bir yerde diğer insanlara güvenmiyorlar. Kendilerini diğer insanlardan daha akıllı ve üstün mü görüyorlar?Bu tip insanlar kendilerini üstün görmekten ziyade diğerlerini yetersiz görürler. Hem kendilerinden hem de çevrelerinden beklentileri oldukça ve çoğu zaman rasyonel olmayan bir biçimde fazladır. Güvensizliklerinin temelinde felaket beklentileri ve bunu ancak kendilerinin önleyebilecekleri yönünde inançları vardır.
Kontrol delisi olmak, psikolojik bir rahatsızlık mıdır?Her ne kadar OKKB’ yani Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğunun tek belirtisi kontrolde olma isteği değilse ve ayrıntılara dikkat, disiplinli olma, katılık, mükemmeliyetçilik, Temizlik, kuralcılık, kararsızlık gibi uç noktalara ulaşan ve işlevsel olmayan yönleri varsa da “kontrol deliliğini”, kişinin işlevselliğini engellediği durumlarda OKKB olarak sınıflandırabiliriz veya “kontrol delisi” olma özelliğini bir tip OKKB özelliği olarak düşünebiliriz.
Evde, işte, arkadaşlıkta, aile hayatında nasıl davranıyorlar? Mesela, kişi Okul veya iş hayatında bir grup projesi yapmakta oldukça zorlanabilir. Tüm projenin sorumluluğunu ve yükünü üstüne almak zorunda olduğu inancına sahiptir. Çünkü kimse o projeyi onun kadar “mükkemel” yapamayacaktır. Başkasına verdiği sorumlulukla birlikte kontrolü de kaybetmiş olacak ve felaketler silsilesini başlatmış olacaktır. Bu, doğal olarak işlevsel olmayan bir süreçtir. Kişi, dört beş kişinin yapıp ancak yerine getirebileceği görevi tek başına üstlenmeye kalkınca, hem diğerleriyle çatışma yaşayacak hem de projeyi tehlikeye sokacaktır. Ayrıca bu yük onu çok yoğun Stres altına sokacaktır ki bu duygudurum OKKB patolojisinin iyice alevlenmesine yol açabilecektir.
Bu kişiler, “kontrolde olma” özelliğinin sıkıntılarını aile ortamına da yansıtabilir. Zevk, Eğlence ve paylaşım için yapılacak olan bir Tatil planı, ailenin kabusu haline dönüşebilir. Çünkü bu kişi, tatil planının her anının mükemmel olması adına kontrolde olmaya çalışacak, her detayı planlayacak ya da planlamaya çalışacak, olası bir aksilikte bunu Dünyanın sonu haline getirecek, sonuçta yoğun öfke, mutsuzluk ve tatminsizlik duygularının ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Neden insanlar kontrol delisi olurlar? Doğuştan gelen mi, yoksa sonradan, yaşananlar karşısında geliştirilen bir özellik mi?Farklı psikolojik ekoller OKKB'yi farklı süreçlere dayandırırlar. Bu açıklamalar arasında anne–baba tutumları, biyolojik, Genetik süreçler, öğrenilen davranışların bu durumu tetiklemesi ve irrasyonel düşüncüleri oluşturması sayılabilir. Hipotez sayısı çok olmakla birlikte bu hipotezleri destekleyen Bilimsel çalışma sayısı azdır. Bunların bazıları doğuştan gelen genetik faktörlerin OKKB'ye etkisini göstermekte, kimisi ise öğrenilmiş süreçleri desteklemektedir. Ancak halen tam bir anlaşma sağlanamamıştır.
Kontrol delisi olan insanlar, çevrelerini rahatsız ettiklerinin farkında mıdırlar yoksa yaptıklarının normal olduğunu mu düşünürler?Bu kişilerin tıpkı diğer kişilik bozukluğu patalojilerinde olduğu gibi içgörüleri ya çok azdır veya yoktur. Onlara göre “normal” olan budur. Hatta aksi, kınanacak ve eleştirilecek bir haldir. Bu yüzdendir ki terapiye çoğu zaman bu sorunla değil, bu sorunun yarattığı başka bir sorun ve zorunlu olarak yani başka seçenek kalmadığında başvururlar.Sık karşılaşılan bir rahatsızlık mıdır, daha çok hangi meslek gruplarında görülüyor, böyle bir ayrım var mı? Böyle bir ayrım yapmam zor. Herhangi bir kişilik bozukluğu tanısı koymak, o danışanla uzun bir terapötik süreç içinde olmayı gerektirir. Ancak OKKB bozukluğundan çok, OKKB özelliklerine sahip danışanlarımın olduğunu söyleyebilirim. Son dönemlerde bu özelliklere sahip danışanların sayısının daha fazla olduğunu görmekteyim. Bunun bir sebebi ekonomik krizin yarattığı stres ve kontrol kaybının bu özellikleri alevlendirmesi olabilir. Ancak tam bir sebep sonuç ilişkisi çıkarmak olası değil.
Ayrıca, bu kişilerin OKKB özelliklerinden dolayı yaşadıkları işlevsel sorunlarla değil, daha çok bunların yarattığı eş problemleri, iş veya arkadaş ortamlarındaki zorlanmalardan dolayı geldiklerini de belirtmem lazım. OKKB özellikleri taşıyan çok ender danışan direkt olarak “Ben bu kontrolde olma halini veya isteğini bırakmak istiyorum” diye başvurur. Böyle bir farkındalık durumda bile ifadeleri “Ben bu halimi bırakmalıyım” veya “Bu halimi daha rahat kontrol etmeliyim” gibi patolojileriyle uyumlu fonksiyonel olmayan düşünce kalıpları öndedir.
'Kontrol delisi' misiniz?

TATİLDE KEŞFEDİLDİ

California doğumlu Tori henüz 23 yaşında. Sports Illustrated dergisinin Bikini sayısına poz veren ünlü model, Tatil için gittiği Maui Adası’nda annesiyle birlikte gittiği pazarda, bir fotoğrafçı tarafından keşfedildi.



92-68-90 ölçülere sahip Amerikalı model, son yıllarda podyumlardaki “sıfır beden” furyasına karşı örnek gösteriliyor.


TATİLDE KEŞFEDİLDİ

Şezlong kirası arttı, Akdenizli turizmciler kazan kaldırdı

Maliye Bakanlığı, kamuoyunda 'şezlong yasası' olarak adlandırılan kıyı ve sahil şeridinin kullanımından alınan ücretlerde bölgelerarası farklılıkları ortadan kaldırmaya yönelik yeni bir düzenleme yaptı. Maliye Bakanlığı'nın Milli Emlak Genel Tebliği kapsamında dünkü Resmi Gazete'de yayımlanan yeni düzenlemede kıyı ve sahil şeritlerinin kullanımında varsa taşınmazların, yoksa en yakın emsal taşınmazın emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin yüzde beşinden az olmamak kaydıyla ecrimisil tespit, takdir ve tahsilatı yapılacağı bilgisine yer verildi. Tebliğ ile Kıyı Kanunu kapsamında kalan yerlerde ecrimisil işlemlerine ilişkin maddeler eklendi. Tebliğe göre, kıyıda kalan taşınmazların üzerine deniz, güneş ve kumsaldan yararlanılması amacıyla izinsiz kullanımların tespit edilmesi halinde tesisin metrekare birim bedeli ile taşınmazın yüz ölçümünün çarpılmasıyla bulunacak rakamın yüzde 25'i ile tespit edilecek. Üstünde bir tesis olmayan bölgelerde ise en yakın emsal taşınmazın emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin yüzde 1'i toplamından aşağı olmamak üzere, komisyon tarafından tespit edilecek.



AYIK: ANTALYA'DAKİ FİYATLARI YÜKSELTECEK

Yeni uygulamayla sahil şeridinde fahiş miktarda uygulanan ecrimisil ücretlerinin bir miktar aşağı çekilmesi beklenirken, Türkiye Otelciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Osman Ayık, "Uygulamada yüksek değerler ortaya çıkacak. Bazı kıyı illerinde fahiş olan ecrimisil bedellerini biraz düzeltilecek. Antalya ve diğer bölgelerde fiyatlar yükselecek" dedi.



AKTOB: FİYAT ARTIŞINI KABUL EDEMEYİZ

Akdeniz Turistik Otelciler Birliği Başkanı Sururi Çorabatır, yeni düzenlemenin emlak fiyatları üzerinden yapılması nedeniyle Antalya gibi bazı bölgelerde fiyat artışı ile karşılaşılabileceğini söyledi. Çorabatır, Antalya'nın diğer Turizm bölgelerinden daha yüksek emlak değerlerine sahip olması nedeniyle ecrimisil bedellerinde yaşanacak artışı kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi.
Şezlong kirası arttı, Akdenizli turizmciler kazan kaldırdı

EMITT e 3 bin 500 katılımcı

Türkiye'nin katılımcı ve ziyaretçi sayıları açısından önemli fuarları arasındaki Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT) 11-14 Şubat tarihleri arasında 3 bin 500 katılımcı ile kapılarını açmaya hazırlanıyor. EMITT'in düzenleyicisi Ekin Grubu'nun Başkanı Halim Bulutoğlu'nun verdiği bilgilere göre bu yıl fuarda 60 ülke katılacak. Fuarın yeni katılımcıları arasında Japonya, Makedonya, Tanzanya, Bosna, Cezayir ve Meksika yer alıyor. Bu yıl 10 holde açılacak fuarda Safranbolu'nun bir de sürprizi olacak.

EMITT'e 3 bin 500 katılımcı

Mısır, Türk turiste özel tanıtım yapacak

Türkiye'den sonra 2010 yılında yıldızı parlayacak Turizm ülkeleri arasında gösterilen Mısır, Türk turisti çekebilmek için tanıtım atağına başladı. Mısır Turizm Konsolosu Nehad Gamal Eldin, 3 aşamadan oluşacak tanıtım kampanyası boyunca toplam 1,5 milyon euro harcayacaklarını kaydetti. Eldin, Türkiye'nin her yıl ortalama yurtdışına 9.5 milyon turist göndermesine karşılık Mısır'ı sadece 52 bin Türk'ün ziyaret ettiğini gördükten sonra bu tanıtım atağına karar verdiklerini söyledi. Eldin 3 sene içinde bu sayıyı 500 bine çıkarmayı hedeflediklerini kaydetti. Eldin, turizm ilişkilerini geliştirmek amacıyla İstanbul, İzmir gibi şehirlerden Mısır'ın Luxor, Asfan gibi şehirlerine charter seferlere başlayacaklarını da kaydetti. Eldin, bu seferlerde uçağın yüzde 95 koltuk kapasitesini satın alacaklarını da kaydetti

Mısır, Türk turiste özel tanıtım yapacak

Cengiz Ailesi turizme girmeye teşvik etti

Cengiz inşaat'ın sahibi Mehmet Cengiz ile uzaktan akraba olduklarını söyleyen Aydın, Turizm sektörüne girmek için Cengiz ailesinin kendilerini teşvik ettiğini söyledi. Aydın, 'İnşaat sektöründe binaları yapıp satıyorduk. Elimizde birşey kalmıyordu. Turizme de elimizde bir yatırım kalsın diyerek Cengiz ailesinin de teşvikiyle girdik" diye konuştu.

Cengiz Ailesi turizme girmeye teşvik etti

Wednesday, February 17, 2010

Strese giren idmana gitti Aydınoğlu spor oteli oldu

Aydınoğlu İnşaat, İstanbul İdealtepe'de 4 yıl önce fitness center olarak açtığı yatırımı Türkiye'nin ilk Spor oteline dönüştürdü. inşaat sektöründe faaliyetleri bulunan şirket elindeki araziyi değerlendirmek için yaptığı fitness center'a voleybol, Basketbol sahaları, açık-kapalı yüzme havuzları ekleyerek spor merkezini 22 dönüm arazi üzerine geliştirdi ,sonra ise 28 odalı butik oteli de ekleyerek Aydınoğlu Otel ve Spor Merkezi adıyla Türkiye'nin ilk spor oteli konspetini geliştirdi. İspanya, Belarus, İran bayan voleybol takımlarını ağırlayan otel, hafta içinde daha çok kulüplere hizmet verirken hafta sonlarında ise ailesi ile birlikte spor yapmak isteyenleri hedefliyor. Aydınoğlu Grup Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Aydın, 2009 Ekim'inde bu konsepti geliştirme kararı aldıklarını söyleyerek "Krizde strese giren evine gitmeden önce spora geldi. Stresini evde eşine, çoluk çocuğuna yansıtacağına spor merkezine gelip deşarj oldu. Krizde bu nedenle işlerimiz açıldı" diye konuştu.



SIRADA Bursa VAR

Otelin Genel Müdürü Gökhan Koç ise 1500 üyeleri olduğunu söyleyerek hedeflerinin hafta sonlarında ailece spor yapanlar olduğunu söyledi. Aydın, spor oteli konseptinin ikinci adımını Bursa'da atacaklarını , bunun için yer aradıklarını söyledi.
Strese giren idmana gitti Aydınoğlu 'spor oteli' oldu

Giresun Adası için turizm atağı

Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu (TÜRÇEK) Giresun Şube Başkanı ve Giresun Adası Eko Turizm Gelişim Planı Proje Koordinatörü Hakan Adanır, yaklaşık 40 dönüm bir alana sahip Giresun Adası'nın, Doğu Karadeniz'de üzerinde yeşil örtü bulunan, adı mitolojide geçen, ikinci derece doğal ve arkeolojik ada olan tek ada olduğunu söyledi.



Bölgede üzerinde insan yaşayabilen tek ada olma özelliği de taşıyan adayı turizme kazandırmak istediklerini anlatan Adanır, Doğu Karadeniz'de ''martı'' ve ''karabatak'' başta olmak üzere birçok deniz kuşunun üreme alanı olan Giresun Adası'nın Önemli Kuş Alanı (ÖKA) olarak da ilan edildiği belirtti.

Adanır, ''Bugüne kadar turizm yönünden yeterince değerlendirilemeyen Giresun Adası'nı her yönüyle ve tüm zenginlikleriyle turizme kazandırmak istiyoruz. Adadaki koruma altına alınan çeşitli kuş türlerinin üreme evrelerini de internet üzerinden Canlı olarak yayınlamayı hedefliyoruz'' şeklinde konuştu.



''ZAMANDA YOLCULUK'' KONSEPTİ



Adada koruma altına alınan kuş türlerinin üreme evrelerini internet üzerinden canlı olarak yayınlamayı düşündüklerini ifade eden Adanır, Giresun Adası'nın bugüne kadar işlenemeyen bir cevher olduğunu belirtti.



Adanır, şunları kaydetti:



''Bir süre önce Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu ve bazı görevlilerle İsveç'in Kalmar kentine gittik. Burada İsveç Bölgeler ve Yerel Yönetimler Birliği ile Türkiye Belediyeler Birliği ortaklığında yürütülen TUSUNET adlı bir proje var. Bu projenin içinde dünyada önemli bir turizm hareketi olarak başlayan 'zamanda yolculuk' turizm konsepti bulunuyor. Giresun Adası'nı da Herkül'ün 'Altın Post arama macerasıyla' zamanda yolculuk turizm konseptine alarak hizmete sunmayı amaçlıyoruz.



Önümüzdeki nisan ayında Kalmar Belediyesi ve 'zamanda yolculuk' konusunda dünya lideri olan Kalmar Kent Müzesi yetkilileri Giresun Adası'na gelerek incelemeler yapacak.''



ADA, TÜRKİYE'NİN GÖZDE TURİZM MEKANLARINDAN OLACAK



Hakan Adanır, çalışmalarının hayata geçmesiyle Giresun Adası'nın turizm açısından önem kazanacağını vurgulayarak, ''Giresun Adası önümüzdeki yıllarda Doğu Karadeniz başta olmak üzere Türkiye'nin gözde turizm mekanlarından biri olacak'' diye konuştu.



Tarihte savaşçı Amazon kadınlarının yaşadığı ada olarak da söz edilen Giresun Adası, mitolojide Aretia, Aretias, Area, Areos ve Chalceritis olarak anılıyor.



Kıyıdan 1 mil açıkta bulunan adayı, her yıl ortalama 50 bini aşkın yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor.
Giresun Adası için turizm atağı

Kapadokya da balon turlarına ilgi arttı

Bölgede 10 firma 45 balonla hizmet veriyor. Yaz aylarında müşteri sayısının artması nedeniyle bazı firmalar kiraladıkları balonları da kullanıyor.



Türk Hava Kurumunun dönem dönem düzenlediği balon pilotu kursuna katılanlar, 22 saatlik Eğitim uçuşunun ardından tecrübeli bir balon pilotunun denetiminde 170 saat ticari uçuş yaptıktan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden onaylı ticari balon pilotu uçuş belgesi alabiliyor. Balonları sadece sertifikalı pilotların kullanmasına izin veriliyor.



Özel bir firmanın uçuş koordinatörü Metin Kayhan, balon turlarının her geçen yıl daha fazla ilgi gördüğünü söyledi.



Balon turlarına katılanlardan 150 ile 230 avro ücret alındığını,grup indirimi de yapıldığını ifade eden Kayhan, şöyle konuştu:



''Balon turlarına 2008 yılında 120 bin kişi katılmıştı. 2009 yılında bu sayı 150 bine ulaştı. Bölgeye gelen yabancı turistler, balon turlarına büyük ilgi gösteriyor. Turistleri kaldıkları otellerden cip ve minibüslerle uçuş bölgesine getirip kahvaltı ikramından sonra balonla uçuruyoruz. 1 saat süren kısa turlar için 150 avro, 1.5 saat süren uzun turlar için ise 230 avro ücret alınıyor. Turistlere grup indirimi de yapılıyor.''

Kayhan, genelde Göreme beldesinden kalkan balonların rüzgar yönüne göre Zelve, Paşabağları veya Uçhisar yakınlarına indiğini belirterek, ''İniş yapıldıktan sonra tura katılanlara şampanya ikram edip uçuş sertifikası veriyoruz. Balon turlarına katılanların yüzde 95'i yabancı turistler. Yerli turistler fiyatlarımızı biraz pahalı buluyor'' dedi.



İngiltere, İspanya ve Rusya'dan ithal edilen balonlarla düzenlenen turlara katılanlar, sabah güneşin doğmasına yakın saatlerde havalanıp Kapadokya bölgesinin eşsiz peri bacalarını ve ilginç yeryüzü şekillerini havadan izleme imkanı buluyor. Balonlar, büyüklüklerine göre 3-36 yolcu taşıyabiliyor. Balon turlarına ilginin artırılması için zaman zaman balonda nikah kıyılması, balon pilotunun ''Noel Baba'' kıyafeti giymesi, yılbaşında balonda dansöz oynatılması gibi değişik etkinlikler de düzenleniyor.
Kapadokya'da balon turlarına ilgi arttı

Zaliha nın çeyrek asırlık sırları


SANAT yaşamının zirvesindeyken 1984 yılında aniden sahnelere veda edip Muğla’nın Bodrum İlçesi’ne yerleşen şarkıcı Zaliha, hakkındaki bilinmeyenleri açıkladı. Boşanmak üzere olduğu eşinin, birlikte sahneye çıktığı Kutlu Payaslı tarafından da desteklenen, ‘Beni öldürmek istiyor’ iftirası yüzünden yargılandığını belirten 68 yaşındaki Zaliha, “Eşimle anlaşamıyorduk. Ayrılmaya karar vermiştik. O arada taşındığım evdeki özel çantamda bir gün eşime ait tabancayı bulunca şok olmuştum. Götürüp karakola teslim ettim. Aynı anda eşim ve Kutlu birlikte karakola gidip ifade vermişler. Kutlu, eşimi öldürmek için tabancayı çaldığım yönünde ifade verince ağır cezada yargılandım ve beraat ettim. 4 yıl birlikte sahneye çıktığım arkadaşım, beni en ağır iftira ile itham edince sanat yaşamıma nokta koyup Bodrum’a yerleştim” dedi.

‘Dağlar Kızı Reyhan’ adlı şarkısı ve güzelliğiyle ünlenen, sonrasında aniden ortalardan kaybolan bir dönemin unutulmaz ses sanatçılarından Zaliha, yerleştiği Bodrum’un Bitez Beldesi’nde hakkındaki bilinmeyenleri ve 25 yıllık sırrını DHA'ya açıkladı. 1942 yılında doğan ve müzikle 8 yaşında mandolin çalarak tanışan Zaliha, bir yandan Müzik eğitimine devam ederken, diğer yandan da Nişantaşı Kız Lisesi’ne gitti. Lisenin voleybol takımında oynayan, asıl adı Saliha Özgen olan Zaliha, ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Spor Kulübü’ne transfer oldu. Eskrim, atletizm ve voleybol sporları ile uğraştı.

Türkiye Genç Kızlar Jimnastik Kulübü’nün kuruluşunda da yer alan Zaliha, Kızılay Ebe Hemşire Okulu’ndan 1962 yılında mezun olduktan sonra Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nde hemşire olarak göreve başladı.

ÜSTEĞMENLE EVLENDİ Burada tanıştığı Deniz Üsteğmen Dr. Savaş Ilgaz ile evlendi. Müzik eğitimine devam eden Okul ve önemli günlerde sahneye çıkan Zaliha, İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği korosunda yer aldı.

Barış Manco, Cem Karaca ve Timur Selçuk ile birlikte birçok ünlüyü Türk müziğine kazandıran Enver Halatçı’dan ders alarak ilk kez 1964 yılında Suadiye’de Reşat Gazinosu’nda sahneye çıktı.

KRAL HÜSEYİN ÖZEL HEDİYE VERDİ ÜRDÜN’E DAVET ETTİ Gazinodan gecede 150 lira verilince, ayda 500 liraya çalıştığı ve iki yıl yaptığı ebeliği bıraktığını anlatan Zaliha, o günleri şöyle anlattı: “Yokluk içinde geçen bir yaşamdan sonra gecede 150 lira almak benim için önemliydi, şarkı söylemeyi çok seviyordum. Hocam 3.5 oktavlık sesim olduğunu söylemişti. 1967 yılında Azeri türküsü Reyhan’ı Türkçe’ye uyarlayıp ilk kez sahnelerde söyledim. Aynı yıl Tatil için geldiğim Bodrum’da gittiğim köy düğününde Çökertme türküsünü dinleyince bunu da oyunuyla birlikte sahneye koydum ve sahneyi bırakana kadar Çökertme türküsünü her konserimde söyleyip oynadım. 12 dilde söylediğim şarkıların yer aldığı 30 plak yaptım. Kültür Bakanlığı aracılığıyla 20 yılda 70’in üzerinde ülkede konserler verdim. Paris, Londra ve Türki cumhuriyetlerinde verdiğim konserlerde, ülkemin aydınlık ve Modern yüzünü ve kültürel değerlerini tanıtıyordum. Bir konserimi izleyen Ürdün Kralı Hüseyin, beni kaldığı konuta davet edip kendi eliyle çay ikram ettikten sonra bir broş hediye etti. Beni Ürdün’e davet etti. Bir kralın elinden çay içmek ve sohbet etmek beni çok onore etmişti. Ancak savaş olması nedeniyle gidemedim. Ardından gazinolara gitmeyi sevmeyen sayın Başbakan Bülent Ecevit beni dinlemeye gelmişti. Ecevit’in teşekkürleri de hayatımda unutamayacağım anların arasında yer alıyor.”

MURAT 124’ÜN İSİM ANNESİ OLDU Dünyaca ünlü oyuncu Elizabeth Taylor’a çok benzetilen, yurt içi ve yurt dışında başta iş ve Siyaset dünyası olmak üzere çok sayıda çevrenin ilgi odağı haline gelen Zaliha, 1969 yılında İzmir Fuarı’ndaki gazinoda verdiği konserin ardından Fiat temsilcisi İtalyan işadamlarının davetini şöyle anlattı: “İtalyan işadamları söylediğim İtalyanca ve Fransızca şarkılara hayran kalmışlar. Davet ettikleri yemekte Türkiye’de iki ay sonra üretime geçilecek otomobilin adını ne olacağını sordular. Ben de espiri olsun diye ‘Murat’ dedim. Çok hoşlarına gitti, otomobilin adının Murat (Fiat'ın 124'ü de eklenerek) olmasına karar verdiklerini söylediler. Gülüştük, ayrıldık. Bir ay sonra Gazete ilanlarında otomobilin adının Murat 124 olduğunu duyunca şoke oldum. Otomobile Murat adını koydular, ama bana hediye edecekleri Murat Marka Otomobil bir türlü gelmedi.”

KUTLU PAYASLI'YA SUÇLAMA Ankara’da 1980- 84 yılları arasında Kutlu Payaslı ile birlikte sahneye çıktıklarını anlatan Zaliha, kendilerine ‘harika ikili’ denildiğini, İstanbul'dan dinlemeye gelenler olduğunu söyledi. Subay olan eşi ile aralarında geçimsizlik başladığını, bu nedenle ayrılmaya karar verdiklerini belirten Zaliha, sanatçı arkadaşı Kutlu Payaslı'nın da aleyhine tanıklık yaptığını ileri sürdü. Zaliha, şunları söyledi: “Eşyalarımı başka bir eve taşıdım. Bir gün kaldığım otelden eve döndüğümde tapu ve resmi evraklarımın bulunduğu çantamın içerisinde eşimin tabancasını görünce şoke oldum. Hemen yakındaki karakola giderek durumu anlattım ve amire tabancayı tutanakla teslim ettim. Bu arada boşanmak üzere olduğum eşim Savaş Ilgaz çok yakın aile dostumuz Kutlu Payaslı ile Levent Karakolu’na giderek hakkımda şikayetçi olmuş. Eşim tabancasını çaldığım yönünde ifade verip şikayetçi olurken, Kutlu Payaslı da tabancayı eşimi öldürmek için çalmış olabileceğim yönünde ifadeler vermiş. İfadesinde ‘Zaliha eşinin tabancasının çalmasının nedeni eşini öldürmekti, Savaş Ilgaz’ın hayati tehlikesi mevcut’ deyip eşim ile aramızda görmediği bilmediği olayları, görmüş biliyormuş gibi anlatınca hakkımda 20 yıl ağır hapis cezası ile Sultanahmet Adliyesi Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı. İkinci duruşmada hakim beraat kararı verdi. Eşimi boşverin, boşanmak için bahane arıyordu zaten. Ama 4 yıl birlikte sahneye çıktığım sanatçı arkadaşım beni en ağır iftira ile itham edince sanat yaşamına nokta koydum. Bodrum’da turizme atıldım. Bu olayı ilk kez açıklıyorum. Karalama iftira sanat dünyasında geçmişe oranla günümüzde çok daha fazla.”

“68 YAŞINDAYIM HİÇ AŞIK OLAMADIM” Zaliha, yerleştiği Bodrum’daki evinde sayısız evlenme teklifi aldığını ancak bugüne kadar hiç aşık olamadığını belirterek, “Benim için hayat çok hızlı geçmişti. İlk eşimle çalıştığım yerde tanışmıştım. Ailecek ordumuza çok düşkündük. Babam Kurtuluş Savaşı sırasında balıkçılık yaparken cepheye balık ağlarının altında gizlice cephane taşırmış. Bir subayla evlenirsem hayatım düzene girer diye düşünmüştüm, ama olmadı”dedi.

Sahnede olduğu dönemlerde bir çok arkadaşlık ve evlenme teklifi aldığını anlatan Zaliha, “Ancak bu hayat tarzı bana göre değildi, kendimi korumak için çok güçlük çektim. İkinci kez 1986 yılında evlendiğim ve 2003 yılında yaşamını yitiren ikinci eşim Mimar Erol Ayvar ile de arkadaşlarımız aracılığı ile tanıştık, Erol bey çok iyi bir insandı, çok iyi arkadaştık. Asla beni üzmedi” diye konuştu.

“SANATÇI TOPLUMUN ÖNDERİ OLMALI” Sahneyi bıraktıktan sonra çeşitli panel, toplantı, sivil toplum örgütlerinin eylemlerine, siyasi etkinliklere katılan ve Bodrum ile Milas’taki köylerde 20’ye yakın öğrencinin Eğitim masraflarını karşılayan Zaliha şöyle devam etti: “Ülkemizin önde gelen sanatçıları zor günlerde mutlaka önderlik yapmalı. Türkiye’de siyasetçiye güven kalmadı. Ancak güvenilen, sevilen sanatçılar ne söylerse toplum tarafından büyük ilgi görüyor. Sanatçılar bir ülkenin yaşamını, kültürünü felsefesini yansıtırlar, politikacı gibi yapamayacaklarını değil, yapabileceklerini söylerler. İçten davranırlar, ancak her nedense son yıllarda sanatçılarımızın da ülkede yaşanan başta Ergenekon olmak üzere benzer hukuk skandallarına karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz. Bir toplumun sanatçıları, yazarları, çizerleri konuşmuyorsa, halkın karşısına sadece para kazanmak amacı ile çıkıyorsa ve şarkı aralarında cumhuriyet, demokrasi, insan hakları konusunda iki cümle konuşmaktan korkuyorsa gecede aldıkları binlerce, milyonlarca liranın değeri olmadığı, sanatçının konuşmaya korktuğu bir ülkede demokrasiden bahsedilemez.”

PAYASLI: “BÖYLE BİR OLAYI HATIRLAMIYORUM” DHA muhabirinin telefonla ulaştığı, Türk sanat müziğinin ünlü seslerinden 74 yaşındaki Kutlu Payaslı ise Zaliha’nın iddialarının doğru olmadığını söyledi.

Kutlu Payaslı, “Zaliha ve eşi ile çok iyi arkadaştık, aralarında sorunlar vardı, ancak ben geçmişte yaşanan ve anlatılan bu olayı hatırlamadım. Ben Savaş Ilgaz’ın tabancasını bilmem. Bu konuda daha fazla söyleyebileceğim bir şey yok” demekle yetindi.

Zaliha'nın çeyrek asırlık sırları

Güneşi özleyenlerin tercihi Güney yarım küre


Kış ortasında güneş ve kum keyfi çıkarmak isteyenler, altın sarısı kum ve masmavi denizle Maldivler, Seyşeller, Singapur, Phuket'te buluşuyor.

Türkiye’nin yer aldığı Kuzey yarım kürede kış şiddetini artırırken, diğer yarım kürede yaz bütün güzelliğiyle sürüyor. Soğuk havalardan, büyük şehrin ve trafiğin stresinden kaçıp güneşin altında bronzlaşmak, denize girmek isteyenler için yurt dışında birçok Tatil seçenek bulunuyor.

Yaz aylarını özleyenler ve deniz tatili yapmak isteyenler için seyahat acenteleri Seyşeller, Singapur, Phuket, Brezilya gibi yerlere çeşitli taksit seçenekleriyle turlar düzenliyor.

Etstur Yurtdışı Turlar Müdürü Nilüfer Müstecaplıoğlu, kış mevsiminde deniz, kum ve güneş tatili fırsatını değerlendirmek isteyen özel bir kitle bulunduğunu söyledi.

Düzenledikleri turlara katılanların hem Stres atıp, hem de bronzlaşarak Türkiye’ye döndüklerini anlatan Müstecaplıoğlu, "Böyle bir tatil için Maldivler ve Seyşeller’i özellikle öneriyorum. Bununla birlikte Singapur-Phuket-Bangkok ya da Singapur-Bangkok-Pattaya da değişik tercihler olabilir. Üstelik bu bölgelerde vize alma stresi de yaşanmıyor" dedi.

Etstur olarak Ocak-Şubat aylarında isteyenlere bu bölgelerde tatil yapma fırsatı sunduklarını ifade eden Müstecaplıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Deniz, kum, güneş tatili hayalini kuranlar turlarımızı tercih ediyor. Kışın evlenip balayına sıcak bir bölgeye gitmek isteyenler, üst gelir grubuna ait olmasa da para biriktirip veya taksit imkanlarından yararlanarak bu turlara katılanlar da var.

Konuklarımıza özel aktivitelerle farklı bir deneyim yaşatıyoruz. Phuket ve Pattaya da denize girmek için güzel bölgeler. Güney yarım kürede deniz, güneş, kum tatili yapılabilecek diğer bir destinasyon da Brezilya. 2010 Şubat ayından itibaren Brezilya’ya yönelik haftalık turlara başlayacağız. Böylece misafirlerimiz Rio de Jenerio plajlarının keyfini sürebilecek." ‘Maldivler ve Afrika’nın inci kolyesi Seyşeller’ Kristal mavisi suları, tropikal iklimi ve Hindistan cevizi ağaçlarıyla adeta yeryüzündeki cennet Maldivler... Parıltılı sularda yüzmenin yanı sıra doğa harikası adaların su altını da keşfedebilirsiniz.

Pudra inceliğindeki beyaz kumsallarda güneşin sıcaklığını hissetmek isteyenler, Ocak ve Şubat ayları boyunca her Pazartesi, Salı, Perşembe ve Cumartesi yola çıkacak turlarda yerini alabilir. 5 yıldızlı otellerde oda, kahvaltı, konaklama, ulaşım dahil olan tur, bin 149 avrodan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor.

Afrika’nın doğu kıyısında geniş bir alana yayılmış, turkuaz sular üzerinde inci misali yer alan 115 adadan oluşan Seyşeller ise başka bir seçenek. 6 ya da 8 gün süren tura katılmak isteyenler, ulaşım dahil bin 199 avro ayırıyor.

"Uzak Doğu sizi çağırıyor" Romantik bir tatil arayanlar için Phuket adası, doğru bir seçim...

Palmiye ağaçları altında güneşlenmek, masmavi denizinde serinlemek, su altı ve su üstü sporları yapmak için oldukça ideal bir yer olan Phuket, gece hayatıyla da Eğlence arayanlara imkan sunuyor.

Singapur Havayolları ile yola çıkarak, bir gece Singapur’da, 3 gece Phuket, 2 gece Bangkok’ta, bin 99 avroya oda-kahvaltı konaklayabilir, panoramik şehir turlarına katılabilirsiniz. Ayrıca, 899 avrodan başlayan Singapur-Bangkok-Pattaya turunu tercih edebilirsiniz
Güneşi özleyenlerin tercihi Güney yarım küre

Bir mesaj attı hayatı karardı


Paul Chambers tatile çıkmak için bütün planını yapmıştı. İngiltere'nin güneyindeki Doncaster Havalimanı'ndan uçağa atlayacak ve tatile çıkacaktı. Ancak kar İngiltere'yi vurunca, havalimanı kapandı ve Tatil planları altüst oldu.
Paul Chambers havalimanına olan öfkesini Twitter'a bir mesaj yazarak dile getirdi. Mesajda havalimanına hitaben şöyle diyordu: "Sana bir hafta süre veriyorum, eğer bu yaptığın pisliği temizlemesen gelip seni havaya uçuracağım."
Paul Chambers tatile çıkmadığı için üzülüyor ama bir yandanda böyle eğlenceli bir mesajı yazarak, arkadaşlarıyla birlikte eğlendiğini düşünüyordu. Ancak bu mesajı çok ciddiye alan ve hiç de eğlendirici bulmayan birileri vardı.
Bir hafta sonra İngiltere Terörle Şube Dairesi'nden terör uzmanları 26 yaşındaki genç adamı ziyaret ederek, sorgulamak için alıp götürdü. Mesajı bir Güvenlik tehdidi olarak gören terör uzmanları, Chambers'ı tam 7 saat boyunca sorgulandı. Genç adam terör şubesi tarafından serbest bırakıldı ancak hakkında soruşturma başlatıldı. Chambers'ın ayrıca Doncaster Havalimanı'na ömür boyu girmesi de yasaklandı.
Bir mesaj attı hayatı karardı

En iyi 99 otel arasına girdi


Otellerde konaklayan misafirlerin oylarıyla yapılan seçimde Dünyanın da “En iyi 99 Otel”i arasına giren Ela Quality Resort Hotel, Türkiye’nin de en iyi 6. oteli oldu. Tamamen ağırladıkları misafirlerin oylarıyla seçildiklerini hatırlatan Ela Quality Resort Hotel Genel Koordinatörü Vadi Karatopraklı, dünyanın dört bir yanından 81 bin Otel için yapılan anket sonuçlarının Türk turizmi adına gurur verici olduğunu söyledi. Karatopraklı, Alman turistlerin tercihlerinde önemli bir yer tutan HolidayCheck portalının ülke turizmine avantaj sağlayacağının da altını çizdi. Ela Quality Resort Hotel, internet üzerinden satış yapan ve kurduğu sistem ile dünyanın en güvenilir seyahat ve Tatil portallarından olan HolidayCheck'in müşteri anketleriyle belirlediği 2010 yılı dünyanın “En İyi 99 Oteli” arasına girdi. HolidayCheck portalında 2 milyondan fazla yorum bulunduğunu ve tatilcilerin bunları dikkate aldığını hatırlatan Ela Quality Resort Hotel Genel Koordinatörü Vadi Karatopraklı, Belek’te bir numaralı otel olmaların yanı sıra Türkiye’nin de destinasyon olarak 38 otel ile portalda birinci sırada yer almasının ülke turizmi adına büyük başarı olduğunu söyledi. Ela Quality Resort Hotel Belek’te 1 numara Dünyada 200 ülkeyi ziyaret eden 200 binin üzerinde katılımcının izlenimleriyle belirlenen istatistiklere göre Belek’in 1 numarası olan Ela Quality Resort Hotel, Akdeniz çanağında yer alan 1674 otel arasında ise 6. sırada yer aldı. Karatopraklı, krize rağmen oldukça yoğun geçen ve en önemlisi başarı ile tamamladıkları sezonun ardından böylesi bir sonucun kendileri için büyük bir armağan olduğunu, ancak hak ettikleri ödülün sürpriz olmadığını belirterek bu sezon başarılarını daha üst sıralara taşıyacaklarını vurguladı. Türkiye’nin dünyanın en iyi otellerine ev sahipliği yaptığını ve sunduğu hizmet kalitesinin üstünlüğünü bugün artık tüm Turizm otoritelerinin kabul ettiğini hatırlatan Karatopraklı, “Avrupa’nın en büyük seyahat portallarından olan HolidayCheck’de dünyanın dört bir yanından yaklaşık 81.000 otel için yapılmış 2 milyonun üzerinde yorum mevcut. Tüm bu yorumlar çerçevesinde Türkiye’nin destinasyon olarak 38 otelle birinci sırada yer alıyor olması ülkemiz adına gurur verici. Türkiye’yi 14 otel ile Almanya, 13 Otel ile Avusturya izliyor” dedi. Almanlara karşı avantaj sağladıkÖzellikle Alman turistlerin HolidayCheck portalına tatilleri ile ilgili değerlendirmelerini mutlaka yazdıklarını ve tatil tercihlerinde de önemli bir yer tuttuğunu aktaran Karatopraklı, bu sonuçla Türkiye adına büyük bir ajantaj sağladığının altını çizdi. Karatopraklı, “Biz Ela Quality Resort olarak yola çıktığımız ilk günden bu yana adımızdaki “Kalite” sıfatını yüzde 100 misafir memnuniyeti için her alanda geliştirme hedefinde olduk. Her sezon birçok yeni otel turistlerin beğenisine sunuluyor, artan rekabet çerçevesinde oteli çekici kılacak tek vazgeçilmez hizmet üstünlüğüdür, biz bunun bilincindeyiz. Bugüne kadar pek çok ödülle onurlandırıldık ama HolidayCheck gibi misafir yorumlarının değerlendirildiği ve tatile çıkacak turistin en güvenilir referans olarak gördüğü bir portaldan bu ödülün bize gelmesi farklı bir mutluluk. Ela Quality Resort’ta tek bir hedef var: Kişiye özel hizmetle maksimum müşteri memnuniyeti! Ve görüyoruz ki yüzde 100 misafir memnuniyeti için doğru yoldayız” şeklinde konuştu. Personel Academy Q’da eğitiliyorTurizmde başarının sırrının insana yatırımda gizli olduğuna inanan otel yetkilileri, toplam kalite için her hizmette kalite bilincini tüm çalışanlarına aşılamak amacıyla henüz inşaat aşamasındayken yaklaşık 500 bin dolarlık bir yatırımla Academy Q’yu faaliyete geçirmiş. Çalışanlarının Academy Q’da eğitime tabii tutularak, sınavdan geçerek göreve başladığı Ela Quality Resort Hotel’de eğitimli ve kaliteli hizmet anlayışı çerçevesinde yıl boyunca personeline yabancıl dil, kişisel gelişim, kurumsal kültür gibi alanlarda Eğitim programları uygulanıyor. Otel, işletim sistemini A’dan Z’ye belgelendirmeye yönelik düzenlediği prosedür ve talimatlar ile her departmanında yüzde 100 kalite hedefleniyor. Personel kalitesini sunduğu en önemli ayrıcalık olarak gören Ela Quality Resort Hotel, yaşanan global Ekonomik Kriz çerçevesinde bir çok kurumun öncelikli olarak ertelediği ya da iptal ettiği eğitim giderlerine bu yıl da pay ayırmaya devam ediyor. Otel, önümüzdeki yaz sezonu için şimdiden çalışmalara başlayarak, özellikle dil eğitimlerine önümüzdeki aylarda da devam edecek. 5 Mart’ta Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenlenecek HolidayCheck Awards 2010 ödül Töreni için geri sayım başladı.
En iyi 99 otel arasına girdi

Yağmur ormanında bisiklete bindim denizinde köpekbalıklarıyla yüzdüm

Banu Özkan, “Cennetten bir köşeye gittiğimizi biliyorduk ama bu kadar müthiş bir güzellikle karşılaşacağımızı tahmin etmemiştik” diyor. Gideceklere bir de uyarısı var: “Maldivler Eğlence değil dinlence mekanı.”




Maldivler gerçekten de reklamlarda, televizyonlarda, internet fotoğraflarında görüldüğü kadar güzel; rüya gibi bir yer. Yola çıkarken, cennetten bir köşeye gittiğimizi biliyorduk. Ama bu kadar mı güzel olabilir bir yer, bir deniz bu kadar mı berrak olabilir ve bir manzara bu kadar mı etkiler insanı? Yolun uzunluğuna, maceralı oluşuna rağmen bu zorluğa değer. İstanbul’dan Dubai’ye, Dubai’den Male’ye, oradan deniz uçağıyla kalacağımız adaya, oradan tekneyle otelimize ulaşmamız neredeyse 15 saat sürdü. Bu zorlu yolculuktan sonra bir cennete geldik adeta. Hint Okyanusu’nun ortasında sadece palmiyeler, tropik bitkiler, begonviller, Hindistan cevizleri ve masmavi sulardan oluşan Sun Island, Maldivler’deki küçüklü büyüklü 1200 adadan sadece biri, ama büyüklerinden. Her ne kadar en hareketli ve aktiviteli adalardan olsa da, bizim Tatil köylerine bakınca ıssız kalıyor doğrusu...


İÇKİ SADECE OTELLERDE SERBEST


Maldivler’in denizi anlatılacak gibi değil, rengarenk balıklarla yüzüyorsunuz bir kere. Turkuvaz rengi denir ya hani, yeşille mavi arası, işte öyle bir deniz ve bembeyaz kum. Şnorkellerimizi takıp denize daldığımızda hem çevremizdeki balıkları hem de birbirimizi görüyorduk, adeta dev bir akvaryumda yüzer gibi. Yavru köpek balıkları yanınızdan geçiyor yüzerken ve siz bunu o kadar doğal karşılıyorsunuz ki, bir an kendinizi balıkadam gibi hissediyorsunuz. Hint Okyanusu’nda ve Sri Lanka’nın güneyinde yer alıyor Maldiv Cumhuriyeti. Bağımsız bir ülke. Başkenti Male, aynı zamanda en büyük şehri. Uçak zaten Male’ye iniyor. İstanbul’dan bir büyüklük karşılaştırması yapacak olursak, Kadıköy kadar bile yok. Maldiv’in sadece 201 adasında yerleşim var. Örneğin gittiğimiz adalardan Dhigurah’ın toplam nüfusu 650’ydi. Maldivliler Müslüman. Oteller hariç, içki satışı ve kullanımı kesinlikle yasak. Halkı ise son derece güleryüzlü. Maldivler’e giderken gece hayatı, eğlence gibi beklentiniz varsa hüsran yaşayabilirsiniz. Deniz, güneş ve kum haricinde bir hareket yok adalarda. Bizim adamız ki, en hareketli olandı, yine de birkaç Müzik, disko, internet cafe, SPA dışında çok fazla bir aktivite yoktu. Ama zaten bunların hiçbirini aramıyorsunuz, doğa ve deniz sizi öyle büyülüyor ki, sanki başka bir şeyle meşgul olursanız bunları kaçıracakmışsınız gibi geliyor.


30 DAKİKADA BİSİKLETE BİNMEYİ ÖĞRENDİM


Adada her yere bisikletle ulaşabiliyorsunuz. Yıllarca bisiklet kullanmasını öğrenemeyen ben, orada yarım saatte çok iyi bir bisikletçi oldum. Muson yağmurları eşliğinde, ormanda bisiklete binmek mutluluğun resmi sanki. Adanın her köşesinde ayrı bir Güzellik var, bir yandan tropikal içeceklerinizi yudumlarken uçsuz bucaksız okyanusu seyredebiliyor ya da bungalovların önünden yürüyerek bir Tai restoranında köpekbalıklarını izleyebiliyorsunuz. Cennetten bir köşe olan Maldivler her ne kadar balayı cenneti diye akıllarda yer ettiyse de, deniz seven bir çocuğunuz varsa ve siz onunla seyahat edebiliyorsanız, mutlaka görülmesi gereken bir yer. Hele yüz yıl içinde sular altında kalacağı da söyleniyor ya, vakit ve tabii nakit bir arada uygun olduğunda, Maldivler’e gidin, bir daha gitmek isteyeceksiniz.


Yağmur ormanında bisiklete bindim denizinde köpekbalıklarıyla yüzdüm

Doğu Anadolu nun kar rekoru bu kış Sarıkamış ta

Havayolu ulaşımının yaygınlaşması, bölgedeki Turizm yatırımlarının artması nedeniyle son yıllarda yıldızı hızla parladı. Bu sezonda ise güçlü güney rüzgarları Türkiye’nin tüm kayak merkezlerindeki kar kalınlıklarını azaltırken, Sarıkamış’ta kar kalınlığı 130 santim civarında kaldı. Palandöken hariç Doğu Anadolu’nun diğer kayak merkezlerinin çeşitli sorunlarla boğuşması da Sarıkamış’a rağbeti artırdı. Otellerin sömestr rezervasyonları dolmak üzere. Bölgedeki turizmciler 2010 sezonuna umutla bakıyor.

Sarıkamış Kayak Merkezi, Kars’ın güneybatısındaki Güllü Dağları üstünde. Kars Havaalanı’na karayoluyla 50 kilometre uzaklıkta. İstanbul’dan uçakla yola çıkıldığında, en geç 2,5 saat sonra ayağınıza kayaklarınızı geçirip Dünyanın en güzel pistlerinden birinde kayağa başlayabiliyorsunuz.


ÇIĞ TEHLİKESİ YOK


Cıbıltepe’deki kayak merkezi dünyanın en uzun kayak pistlerinden birine sahip. Bu nedenle “Türkiye’nin Innsbruck’u” diye adlandırılıyor. Günde 5 bin kişi yararlanabiliyor. Sarıkamış’ı diğer pistlerden ayıran özelliklerin başında bölgeye yağan karın cinsi ve oranı geliyor. Sarıkamış dışında sadece Alpler’de bulunan kristal kar, kayak sporu için son derece elverişli. Yılın büyük bir bölümünün güneşli geçmesine rağmen, kar ilk yağdığı günkü özelliğini kaybetmiyor. Kars’ta kışın ortalama gündüz sıcaklıkları 3-4 derece (en düşük - 34). Kayak sezonu Türkiye’nin diğer merkezlerine oranla uzun. En uygun dönem kasım sonu, nisan başı arasında. Cıbıltepe, normal koşullarda yılda ortalama dört ay, yaklaşık 1 metre karla kaplı. Alp ve Kuzey disiplini kayak türleri yapılabildiği gibi tur kayağı ve kızaklı geziler için mükemmel parkurlar var. PİSTLER 9’A ÇIKTI ÇILGIN PİSTİ AÇILDISarıkamış Kayak Merkezi’nin kayak pistlerinde çığ tehlikesi yok, çünkü çevresi sarı çam ormanlarıyla kaplı. Pistler rüzgara karşı korunaklı. Çamkar Otel’in yanından başlayan Sarıçam Kayak Tesisleri, saatte 2400 kişi kapasiteli, Bilgisayar donanımlı telesiyeji ile Türkiye’nin en büyük kayak tesislerinden birisi. Cıbıltepe’deki kayak alanları 2200’den 2900 metreye yükselen bir platoda yer alıyor. Kayak merkezinin 1435 metrelik telesiyeji saatte 1800 kişiyi, 2250 metre uzunluğundaki ise saatte 800 kişiyi taşıyor. Yeni açılan iki yeni pistle birlikte toplam pist sayısı dokuza ulaştı. En uzunu 3500 metre uzunluğunda. Toplamları 25 kilometreyi buluyor. Pistler iki etaplı. Zirveden birinci etaba beş, buradan aşağıya iki pist yer alıyor. İlaveten zirveden Karanlık Dere denilen bölgeye iki pist iniyor. Bu bölgede 200 metrelik snowboard pisti bulunuyor. Birinci etaptaki 2400 metrelik pist yeni başlayanlar için. 2200 metrelik ikinci etabın dört pisti farklı zorluk derecelerinde. 1610 metredeki Karanlık Dere pisti ise yüzde 28 eğime sahip. Sarıkamışlıların “Çılgınlar Pisti” ismini taktığı parkur sadece çok usta sporculara açık. Ayrıca, 5 kilometresi Uluslararası Federasyon tarafından tescilli Cross Country Alanı (Toplam uzunluğu 50 kilometre) kullanıma açık. Tüm bölgedeki telesiyejlerin kapasitesi ise saatte 2400 kişi.




NEREDE KALINIR?

Sarıkamış Kayak Merkezi’nde bir beş yıldızlı, iki üç yıldızlı Otel bulunuyor. Üç otelin inşaatı sürüyor. İlçe merkezinde de konaklanabilecek belediye ruhsatlı oteller, ayrıca kamu kurumlarına ait ve turizme açık Öğretmenevi, Orduevi ve Kızılay otelleri bulunuyor. ? Toprak Oteli: Altı yıl önce açıldı, beş yıldızlı. 350 yataklı, 145 odalı. Türklerin yanı sıra Rus, Ukrayna, Gürcistan, İtalya ve İran’dan müşteriler ağırlıkta. Sömestr fiyatları tam pansiyon, limitsiz yerli içki dahil kişi başı 230 TL. Özel kampanyalar ve tanıtım sayesinde şu sıralar doluluk oranı yüzde 100. Şubat ayına kadar yer yok. (Tel: 0474 413 41 11) ? Çamkar Oteli: Üç yıldızlı, 155 yataklı. Diskosundan jakuzili saunasına, kış bahçesinden çocuk Oyun alanlarına kadar pek çok sosyal alanı bulunuyor. Mönüde yerel yemekler ağırlıkta. Restoranı kaz yemeklerinde iddialı. Sömestr rezervasyonları geçen hafta yüzde 70’e ulaşmıştı. Çift kişilik odada kişi başı tam pansiyon 180 TL. (Tel: 0474 413 52 59) ? Kar Otel: Üç yıldızlı. 23 standart odası, bir süiti var. Müşterilerinden yüzde 40’ı yurtiçinden. Sömestr rezervasyonları tamamlanmak üzere. Sömestr fiyatları yarım pansiyon 140 TL. Sabah akşam açık büfe yemekler, havalimanı transferi bu ücrete dahil. (Tel: 0474 413 51 52)




NASIL GİDİLİR?

 KARAYOLU: İstanbul’dan Kars, karayoluyla 1453 kilometre. İzmir’den 1668, Ankara’dan 1086 kilometre. İstanbul’dan otobüsle 21 saat sürüyor, bilet fiyatları 60 TL civarında. ? UÇAK: THY ve Sun Ekspress’in İstanbul’dan her gün, Anadolu Jet’in Ankara’dan her gün, Sun Ekspress’in İzmir’den salı, perşembe, cumartesi Kars’a direkt uçuşu bulunuyor. THY’nin İstanbul’dan tek yön bilet fiyatları 79 TL’den, Sun Ekspress’in 99 TL’den başlıyor. Kayak merkezindeki otellerin havaalanından ücretsiz servisi bulunuyor. ? DEMİRYOLU: Kars’a her gün Ankara’dan Erzurum Ekspresi, İstanbul’dan Doğu Ekspresi sefer yapıyor. Yolculuk süresi İstanbul’dan 40 saat. Kuşetli 55, yataklı 87 TL. Ankara’dan ise yolculuk 15 saat sürüyor. Kuşetli 42, yataklı 74 TL.

KAYAK KİRASI 20 TL

Sarıkamış Kayak Merkezi’nde kayak baton ve botların günlük kirası 20 TL civarında. Kayak hocalarının ders ücretleri ise ortalama olarak 80-100 TL. Özel ders ücretleri pahalı gelirse, grup eğitimlerini seçip yüzde 50 indirim alabilirsiniz.




GEREKLİ TELEFONLAR




Kars Turizm Danışma Bürosu: 0 474 212 68 17 Kars İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü: 0 474 212 21 79




LEZZET DURAKLARI




Yörenin ünlü cağ kebabı ve kaz yemeklerinin dışında Kars’ta pek çok yerel lezzet tadabilirsiniz. Sarıkamış’taki Antep Sofrası’nda Nurten Yıldız, ısırganlı mantıdan, patatesli velibağına meşhur yemekleri kendisi hazırlıyor. Akşam 22.00’ye kadar açık. (Tel: 0474 4134094) Tandırda pişirilen kaz yemeklerini ilçedeki Güler Yurt Lokantası’nda bulabilirsiniz. Kars merkezinde ise seçenekler daha fazla. Atatürk Caddesi’ndeki Ocakbaşı’nın aşçısı Bünyamin Usta, kaz yemeklerinde iddialı. (Tel: 0474 2120056) Resul Yıldız Caddesi’ndeki Bistro Kar Restoran’a uğrarsanız nohut ve kuzu etiyle hazırlanan piti, mercimekli erişte pilavını, yufka ve yarma buğdayla hazırlanan hıngeli tatmayı unutmayın. (Tel: 0474 212 80 50). Zamanınız varsa Ani Ocakbaşı (Tel: 0474 2120423) ve Nuran Abla’nın Yeri / Kars Kaz Evi (Tel: 0474 2123713) uğramanız gereken diğer iki adres. Kars’a gitmişken, Kars kaşarı almanızı öneririz. Dinlenme süresine göre kilo fiyatları 9-15 TL arasında değişiyor. Sadece mayısta inek sütüyle üretilen Kars gravyerinin tadı müthiştir. Kilo fiyatı 20-25 TL arasında.




STES EMEN TAŞLAR




Sarıkamış obsidyeni olarak bilinen taşlar yönenin en önemli hediyelik eşyaları arasında. Kolye ve yüzük yapılıyor. Vücuttaki elektriği emdiği iddia edilen bu taşlar, SPA salonlarında Stres azaltıcı olarak kullanılıyor. Kars’tan alabileceğiniz diğer hediyelikler: Bebekler, dokuma kilimler, gümüş kemerler. Kazım Paşa Caddesi’ndeki kuyumcularda gümüş kemerlerin fiyatları 450 TL’den başlayıp 2 bin TL’ye kadar yükseliyor.




MUŞ / Güzeltepe Kayak MerkeziTesis yenilendi

Muş merkezine 14 kilometre uzaklıktaki 800 metre rakımlı Güzeltepe’ye 2003’te il valiliği kayak evi inşa ettirmiş, 300’er metrelik iki babylift kurdurmuştu. Güzeltepe Kayak Merkezi’nin işletme hakkını devralan firma bu yıl 90 milyar TL yatırımla 10 yataklı bir otel, kafeterya ve Restoran kurdu. Üç zorluk aşamasına göre yapılan, üç kilometrelik kayak pistleri genişletildi. Yaz aylarında çelik halatları çalınan iki kilometrelik teleski yenilendi. Geçen yıl bugünlerde Güzeltepe’de kar kalınlığı 30 santimetre civarındaydı. Ancak bu yıl henüz kar yağmadı. (Tel: 436 212 64 94)




ELAZIĞ / Hazar Baba Kayak Merkeziİki hafta içinde açılıyor

İl merkezine 33, Sivrice ilçesine 6 kilometre uzaklıktaki kayak merkezi göl manzaralı. 2000 yılında açılan tesisin pist uzunluğu 1200 metre, genişliği 3500 metre. Kayak merkezini bu yıl devralan Sivrice Kaymakamlığı, teleskiyi yeniledi, kiralanmak üzere yeni kayak malzemeleri satın aldı. Yeni işletmeci bulunana kadar, kaymakamlık tarafından işletilecek tesisler günübirlik kullanılıyor. Kayak dersleri veriliyor. Hazar Baba’dan yararlananlar Sivrice merkezindeki otellerde ve Öğretmenevi’nde konaklayabiliyor. Tesisler ve kar durumu hakkında güncel bilgiyi Sivrice Kaymakamlığı’ndan edinebilirsiniz. (Tel: 0424 4112014)




ERZİNCAN / Akbulut Kayak MerkeziKayak merkezi açık, otel kapalı

Sakaltutan Geçidi’ndeki Yıldırım Akbulut Kayak Merkezi, il merkezine 42 kilometre uzaklıkta. Kolay, orta, ve zor derecelerdeki pistlerinin uzunluğu 1200 ila 3500 metre arasında. 1046 metrelik bir telesiyeji, 60 yataklı, saunalı, konferans salonlu bir oteli bulunuyor. İl Özel İdaresi’nce özel sektöre kiralanan tesisler, işletmecinin başarısız olması nedeniyle bu yıl Gençlik Spor İl Müdürlüğü’ne devredildi. Teleski ve otelin kafeteryası onarıldı. Kalorifer sistemi arızalı olduğu için şu anda otel açık değil. Ancak şubat sonuna kadar onarımın tamamlanması hedefleniyor. Erzincanlı sporcuların kamp yaptığı tesisler sadece günlük kullanıma açık. Geçen hafta itibarıyla Sakaltutan’daki kar kalınlığı 40 santimetreydi. Tesisler hakkında güncel bilgi için Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nü arayabilirsiniz. (Tel: 0446 223 69 33-34)




BİTLİS / Nemrut, Çiftkaya Kayak MerkeziNemrut’u lodos vurdu Çiftkaya kar bekliyor

Bitlis’in Tatvan ilçesindeki Nemrut Kayak Merkezi bu yıl yenilenmiş, 70 yataklı bir otel açılmıştı. Tesisin 25 yıllık işletme hakkı İl Özel İdaresi’nce 25 yıllığına turizmci Abdülmenaf Kocakaplan’a verilmişti. Yeni sezon hazırlıkları sürerken, üç hafta önce tüm Türkiye’yi etkisi altına alan lodos fırtınası Nemrut Kayak Merkezi’nde büyük hasara yol açtı. Telesiyejin çelik halatları koptu, oturakları söküldü. Otelin çatısının bir kısmı uçtu. Geçen hafta hasar tespit çalışmaları sürdürülüyordu. Onarımın sömestr tatilinden önce tamamlanması beklenmiyor. Nemrut’ta kar kalınlığı da henüz beklenilen düzeye ulaşmadı. Tesislerin son durumu hakkında Kocakaplan’ın Tatvan’daki Kardelen Oteli’nden bilgi alabilirsiniz. (Tel: 0434 827 95 00) Kent merkezindeki, Türkiye’nin en dik pistine sahip Çiftkaya Kayak Tesisleri, Gençlik Spor Müdürlüğü’nce işletiliyor. Tesisin 70 yatak kapasiteli kayak evi, bu yıldan itibaren 40 yatakla hizmet verecek. Tesis, kent merkezindeki otellere yakın olduğu için sorun yaşanmıyor. 726 metre uzunluğunda teleskisi, 10 kişilik eğitimci kadrosu bulunan kayak merkezinde bu yıl tek eksik kar! Bu haftadan itibaren gelecek soğuk hava dalgasıyla pistlerin kar tutması bekleniyor. Kayak evindeki konaklamalarda geçen yılın ücretleri geçerli: Kişi başı 15 TL, gruplara tam pansiyon konaklama kişi başı 40 TL. (Tel: 0434 226 87 55)


Doğu Anadolu’nun kar rekoru bu kış Sarıkamış’ta

Salyangoz simgeli Umbria güzeli


Üç yıl aradan sonra İtalya’da olmanın keyfi anlatılamaz benim için. Toscana güzelliklerini doyasıya yaşamıştım geçen gezimde ve ruhum selvilerin dallarına asılı kalmıştı. Nice çeşmelere para atmıştım kısa zamanda dönebilmek için. Lazio ve Umbria tanrıları kabul etti dualarımı. Kış günü yolunuzu İtalya’ya çevirirseniz Roma yakınlarındaki Orvieto’yı görmeden dönmek seyahatinize haksızlık olur. Orvieto, Dünyanın en önemli ortaçağ miraslarından, İtalyan “Yavaş Şehir”lerinin en önemlilerinden. Yaşanılır şehirler yaratmak fikrinden yola çıkan “Yavaş Şehir” akımı, küçük kentlerin geleneksel yapılarını, sıkı kurallarla korumaları gerektiğini savunuyor. Bugün dünyada sayıları 91’e yükseldi. Amaç, Modern ile geleneksel arasında, kaliteli yaşamı destekleyen bir denge oluşturabilmek. Yavaş şehirli olabilmenin en önemli kuralları gürültü kirliliğini ve trafiği kesmek, yeşil alanları, yaya bölgelerini artırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkan ve lokantaları desteklemek, yerel sanatı ve zanaatı korumak. Bu küçük şehirlerde, süpermarket ya da McDonald’s sakın aramayın, bulamazsınız.Orvieto, geniş Paglia Vadisi’nin ortasında bir ada gibi yükselen volkanik tüf birikimlerinin üzerinde, yassı platoya kurulmuş. Puslu bir havada Roma-Floransa otobanından baktığınızda, köpüklü dalgalar arasında ilerleyen bir Savaş Gemisi gibi görünür. Eteklerinde üzüm bağlarıyla donanmış arazilerle buluşur.Roma Termini Garı’ndan Orvieto’ya trenle 1,5 saatte, gidiş-dönüş 11-13 Euro’ya ulaşabilirsiniz. Otobüs bir başka seçenek. (www.atcterni.it/). Şehir merkezine 1888’de yapılan, 1990 yılında yenilenen finüküler, 580 metre uzunluktaki raylı yoldan sizi 157 metre yuksekliğe üç dakikada çıkarır. Bundan sonrasını yürüyerek veya bisikletle dolaşabilirsiniz.SÜNGER TAŞINDAN BİNALAR, SOKAKLARÖnemli bir Etrüsk kenti olan Orvieto, çanak çömlek endüstrisi nedeniyle Roma zamanında da önemini sürdürmüş. Roma yıkılınca Vizigotların akınına uğramış. 12. yüzyılda kendini yöneten bir komün olarak kardinale bağlanıp, Papalık şehri olmuş. 1860’da İtalya Birliği’ne katılıyor. 15. yüzyıl sonunda sivil yenilenme geçirip, eski bölgelerde düzenli bir şekil oluşturuluyor Orvieto’nun tarihi bölgesinin görüntüsü o zamandan günümüze korunmuş. Dar kemerli ortaçağ sokakları, evler tüf (sünger taşı) ve bazalt taşından yapılmış. Sarımsı renkte.Merkezde, Orvieto Katedrali’nin bulunduğu Doumo Meydanı sade, orantılı. Sol köşedeki ortaçağdan kalma saat kulesinin tepesinde çan ve heykel bulunuyor. Duomo’ya çıkan dar caddeler el ürünleri satan hediyelik eşya mağazalarıyla dolu. Seramikler, toprak kaplar, tahta oyma oyuncaklar, demirden yapılmış hediyelikler, Şarap mağazaları... İsteseniz de eliniz boş dönemezsiniz Orvieto’dan. Sofralık Rosso şarabının iki şişesini altı Euro’ya almamak zaten düşünülemez. İmzalı seramik çanaklar boy boy. El yapımı çikolata dükkanından eli boş dönmek imkansız. İnanın gözünüz doyacak şehrin renkli sokaklarında. Soliano Sarayı’nın 1. katında Emilio Greco Müzesi’ni gezin. 1995’te ölmüş heykel sanatçısının grafik çalışmalarını da izleyebilirsiniz. Katedralin karşısında Palazzo Papale (Papalık Sarayı) 1200’lerde yapılmış, en zarif binalardan biri, içinde Arkeoloji Müzesi’ni gezebilirsiniz. Etrüsk, Korint, Yunan vazoları ayrıca bronz savaş aletleri, başlıklar, kalkanlar sergileniyor.KAPADOKYA BENZERİ YERALTI ŞEHRİOrvieto ile Kapadokya arasındaki benzerlik şaşırtıcı. Halkı, volkanik platonun doğasını 3 bin yıl boyunca iyi kullanmış. Yeraltında tüneller, pasajlar, atölyeler, kuyular, su sarnıçları inşa etmiş. Yeraltındaki şehir 1970’lerde, toprak kayması sonucu bulunmuş. “Orvieto’nun altı bomboş” sözünün doğruluğu ortaya çıkmış. Etrüskler yağmur suyunu tutmak, dağıtmak amacıyla kanallar yapmış. 264’te, tam iki yıl kuşatmaya bu sistem sayesinde dayanmışlar.Çok sayıda odalar tünellerle bağlı birbirine, penceler var, mağaralar bir takım alet tamirinde kullanılan yerler, depolama yerleri olarak yapılmış. Yer altında ortaçağdan kalma bir zeytin presi, değirmeni bulunmuş. Asil ailelerin çoğu, şehir kuşatıldığında evlerindeki gizli tünelle surların eteklerine ulaşıyormuş. San Patrizio Kuyusu, finüküler istasyonuna yakın panoramik terasın kenarında. 1527’de, Papa VII. Clements tarafından inşasına başlanmış. 10 yılda tamamlanmış. Kuşatmalara karşı sarnıç işlevi gören kuyu, 62 metre derinliğinde. MÖ 5.yüzyılda yapılan Belvedere Tapınağı, şehirdeki tek Etrüsk kalıntısı. Etrüskler zamanında başlayan sur yapıları her dönemde onarım geçirmiş. Kent surları eski çağlarda tüf kayalıklarının doğal halinden oluşmuş olmalı, koruma amacıyla daha sonra duvarlar daha da yukseltilmiş. Albornoz Kulesi’nden vadiyi, doğanın renklerini seyretmelisiniz.Piazza del Popolo, 13. yy gotik-romanesk stilde yapılmış. Umbria Kış Caz Festivali’ne ev sahipliği yapan güzel binalardan biri. Şehir Festival nedeniyle ocak ayında çok canlı. Meydanda pazar kuruluyor. Cumhuriyet Meydanı’ndaki Gotik Belediye Binası 16. yüzyılda yapılmış. Gün batarken meydanın sokak lambaları yağmur damlalarıyla ışıldıyor.
ORVIETO VE YORTULARI
Etrüsk döneminin ruhani merkezi Orvieto, Hıristiyan dünyası için önemli iki yortunun da başladığı yer. 1263’te bir papaz Roma’ya hacca gider. Dönerken yolda Santa Cristina Kilisesi’nde ayine katılır. Ekmekten sunağın örtüsüne kan damladığını görür. Papa örtünün Orvieto’ya getirilmesini ister. Corpus Christi (İsa’nın bedeni) yortusunu başlatır. Hem rahipler hem de kasaba halkı bu örtü için değerli bir mabet yapılması konusunda anlaşır. 1290’da yapımına başlanan ve bugün İtalya’nın en büyük katedrallerinden biri olan yapı, görkemli mimarisi, iç ve dış cephelerindeki işlemeleriyle dikkat çekiyor. 1960’da restorasyondan geçmiş. Geçmişte Papa, Corpus Cristi yortusunda kente gelip, kanlı örtüyü sokakta taşıyormuş. Bugün ortaçağ giysili kalabalıklar yürüyüş yapıyor. Yortu bu yıl 3 Haziran’da kutlanacak. Diğer önemli dini kutlama Palombella (Beyaz Güvercin) Yortusu, Orvietolu bayan asilzadenin vasiyetiyle başlatılmış. Paskalya pazarından 50 gün sonra kutlanıyor. Katedral önüne gotik tarzda içinde Meryem, Havarilerin figürleri bulunan ayaklı seyyar bir tapınak konuyor. Üzerine çelik tel geriliyor, kutsal ruhu temsil eden beyaz güvercin figürü kayarak geliyor, havai fişek gösterisi yapılıyor.
Salyangoz simgeli Umbria güzeli

Tek boyutlu dünyada hayali kış yolculuğu

Siz haritaya baktığınızda ne görürsünüz? Kahverengiye boyanmış dağlar, maviye boyanmış denizler ve göller, sınırları gösteren kalın çizgiler, kıvrım kıvrım çizilerle gösterilen yollar, yeşil nehirler... en büyük noktaların olduğu yerlerde başkentler, bir boy küçük noktalarda kentler, görünür görünmez küçüklükteki noktalarda ise kasabalar. Ve çöller, ovalar, koylar, fiyortlar... Büyükçe bir kağıt üstünde, bir bakışta her yerin görüldüğü tek boyutlu bir dünya. Sizi bilmem ama ben haritaları çok severim. Odamın duvarında büyükçe bir dünya haritası durur. Üstünde de kırmızı başlıklı raptiyeler. Bunlar gezdiğim yerleri gösterir. Bazı yerlerde yan yana dizilen raptiyeler, o bölgeyi gelincik tarlasına çevirir... En çok raptiye Avrupa’ya saplanmıştır. Daha sonra Amerika gelir. Kuzeyde daha çok, güneyde daha az kırmızı raptiye görülür. Benim haritamda Dünyanın hemen her yerine bir raptiye vardır. Sibirya’nın kuzeyinin, Avustralya’nın, Yeni Zelanda’nın, Okyanusya adalarının üstüne ise henüz raptiye saplanamamıştır.


SİNEMA PERDESİ


Sizi bilmem ama ben haritalara tutkunum. En keyifli yolculuklarımı haritanın karşısında, oturduğum koltukta yaparım. Sizin için fazla anlam taşımayan noktalar, bana çok şeyler anlatır. O noktaların simgelediği kentler gözümün önünde canlanır. Caddeler, sokaklar, binalar, dükkanlar, işyerleri, lokantalar, barlar, mağazalar ayan beyan görünür. İnsanlar koşuşturmaya başlar, klakson sesleri havada uçuşur, Güzel Kızlar salına salına yürür. Mutfaklardan yayılan kokular haritadan çıkıp odama yayılır. Şık insanlar, pejmürdeler, avare avare yürüyenler, bir telaş koşturanlar, siren sesleri, kahkahalar, gözyaşları... Bunların hepsini bir bakışta görürüm, duyarım, koklarım...Sizi bilmem ama ben haritalara baktığımda Film seyreder gibi olurum. Kağıdın üstünde anılarla dolu kareler sıralanır. Her film ayrı bir dilden seslenir. Siz Arjantin’in Şili sınırına yakın bölgesinde, minik bir noktayla işaretlenmiş Salta sözcüğünü gördüğünüzde neler düşünürsünüz? Bu küçücük kent size bir şey anlatır mı? Ben Salta’ya baktığımda, bunaltıcı sıcakta girdiğim barı görürüm. Biraya İspanyolca’da cervase dendiğini, soğuğu anlatmak için barmene buz resmini gösterdiğimi hatırlarım. Sonra bu küçük kentin sokaklarında, koka yaprağı çiğneyerek uykusuz kalmaya çalıştığım geceler aklıma gelir.Veya Şili’nin okyanus kıyısına kondurulmuş küçük noktanın üstünde yazan Antofagasta kelimesi size bir şey anımsatır mı? Ben o küçük noktaya baktığımda, kızgın kumsalda koşup, buz gibi sulara atıldığımı görürüm. Yıllar sonra, okyanustan binlerce kilometre ötede bir kez daha üşürüm. Akşam, güneş bir ateş topu gibi sulara gömülürken, yudumladığım lezzetli kırmızı şarabın tadını damağımda yine hissederim.


PİRİ REİS ÖZLEMİ


Alaska’da, kıvrım kıvrım uzanan bir çizginin üstündeki Susitma yazısını görünce adrenalim yükselir. Akıntılı sularda, küçük bir kayığın içinde yaptığım 13 saatlik zorlu yolculuk aklıma gelir. Yalnız kartallar, sessiz taygalar, asırlar öncesinin izlerini taşıyan buzullar gözlerimin önünden akıp gider.Kuzey Denizi’ndeki küçücük bir adanın üstünde, beş puntoyla yazılmış, çok zor okunan Kirkwall kelimesi dikkatinizi hiç çekmemiş olabilir. Ama ben o noktaya bakınca, bitmek bilmeyen günleri, sabaha karşı mora boyanan suların oynaştığı körfezi, şişeden yudumladığım malt viskinin kadifemsi tadını hatırlarım. Kendimi ıssız barlarda, siyah biranın yoğun köpüğüne parmağımla şekil çizerken yakalarım.Siz Portekiz’in güney ucunda yer alan Pontimao yazısını görmeden geçebilirsiniz. Ama benim bakışlarım o yazıya takılır kalır. Sardalye yerken dinlediğim, yanık ve boğuk sesli şarkıcıların söyledikleri fadolar kulaklarımda çınlar. Anlamını bilmediğim şarkılara döktüğüm gözyaşları aklıma gelir.Sizi bilmem ama ben bir haritacı olmak isterim. Ama öyle bugünkü gibi üniversite sıralarından yetişmiş, rakamları, uzaydan gelen verileri birleştirip yükseltileri, sınırları, nehirleri, yolları, kentleri işaretleyen haritacılardan değil. Ben “acımasız korsan” Piri Reis gibi bir haritacı olmayı arzularım. Onun gibi baskınlara katılıp, Kristof Kolomb’un dünya haritasını ele geçirmek, ondan yararlanarak yeni bir dünya haritası çizmek hayalinden hiç kurtulamam. Kurtulmak da istemem. Rüyalarımda bir korsan gemisiyle dolaştığımı, geri dönünce uğradığım limanları kağıt üstüne çizdiğimi görmekten hiç bıkmam.


HARİTACI KEŞİŞ Veya Roman kahramanı keşiş Fra Mauros gibi bir haritacı olmayı arzularım. Bu da kim derseniz anlatayım: Amerikalı yazar James Cowan’ın, “A Mapmaker’s Dream” adlı romanının kahramanıdır. Venedik’te, San Michele di Murano Manastırı’nda yaşamaktadır. Hücresinden ziyaretçi eksik olmaz. Elçiler, gezginler, tüccarlar, Din adamları, çeşitli görevliler, geziden dönünce soluğu Fra Mauros’un yanında alırlar ve gördüklerini anlatırlar. Keşiş, bu anlatılanlarla bir dünya haritası oluşturur. Bu haritada sadece kentler, yollar, sınırlar yer almaz. Tutkular, istekler, inançlar, rüyalar, aşklar da görüntüye girer. Yani Keşiş Fra, hücresinden hiç çıkmadan, benim hep yapmayı hayal ettiğim dünya haritasını çizer.Odamın duvarında asılı duran dünya haritamı keşişin haritasına benzetirim. Ona bakınca, birtakım renkler ve çizgiler yerine heyecan, duygu, tehlike, yorgunluk, lezzet yüklü gezilerimi görürüm. Ve canım sıkıldığımda, haritamın karşısına oturup yalnız yolculuklara çıkarım. Size de böyle bir harita oluşturmanızı hararetle öneririm.Gezmek için uçağa, vapura, arabaya, trene binmeye gerek yok. Bir haritaya bakarak veya bilgisayarınızın ekranı aracılığı ile de dünyanın dört bir yanına gidebilirsiniz. Yeter ki niyetlenin.




DÜNYA’YI UZAYDAN SEYREDİN

Bir başka “Düş Gezintisi Aracım” da internette yeni keşfettiğim “Google Earth.” Bu Program sayesinde, bilgisayarım aracılığı ile hiç bilmediğim uzak köşelere giderim. Ekranda beliren kentlerin sokak görüntüleri arasında, kaybolma korkusu yaşamadan dolaşır dururum. Bazen çöllere gidip, bunaltıcı sıcağı hissetmeden kum tepelerinin üstünden bir kuş gibi uçarım. Bazen çok uzak denizlerdeki, küçücük adalara uzanırım. Kumsalda yaz rüyaları görürüm, denizin dibinde rengarenk mercan kayalarının arasında yüzdüğümü, balıklarla oynaştığımı düşlerim. Bilmediğim, görmediğim, gitmediğim, hiç gidemeyeceğim yerleri bilgisayarımın ekranına getirip, vahşi ormanlarda, geçit vermeyen dağların zirvesinde, yoksul sokaklarda, fırtınalı denizlerde korkusuzca dolaşmak boş zamanlarımın vazgeçilmez tutkusu oldu.“Google Earth” sayesinde bazen anılarımı tazelediğim de oluyor. Örneğin, New York’ta kızımın yaşadığı caddeyi ekrana getirip, onunla gittiğim yerleri, yediğim yemekleri hatırlıyorum. Gittiğimiz sokaklarda dolaşıp duruyorum. O zaman özlemden burnumun direği sızlıyor. Bazen çok önceleri gittiğim kentlerde dolaşıyorum. Örneğin Rio’da Copacabana plajını görünce minicik mayolu Güzel Kadınlar aklıma geliyor. O günleri anıp gülümsüyorum. Veya Somali’ye geçip, Mogadişu kentinin caddelerinde dolaşıp, başıma gelenleri hatırlıyorum. Tüylerim diken diken oluyor.


Tek boyutlu dünyada hayali kış yolculuğu

Namibya nın İskelet Sahili

2008 Ekimi’nde Botsvana, Namibya ve Gambiya’da 17 günlük tura çıkmıştı. Namibya’da yolu, İskelet Sahili’ne düştü. Kelly “Önce ismi ilgimi çekmişti. Sahil boyunca kıyıya vurmuş gemiler, dinmeyen rüzgar, ıssızlık ve hayvan iskeletleriyle karşılaşınca ürperdim. Ancak bir o kadar da ilginçti” diyor.

Namibya, Afrika’nın güneybatısındaki eski bir Alman sömürgesi. Yüzölçümü Türkiye’den biraz büyük. Buna karşın nüfusu iki milyon civarında. Issız bucaksız bu ülkenin başkenti, kelime anlamı “Rüzgarın Yeri” anlamına gelen Windhoek. Ankara’nın sonbaharını geride bırakıp, Windhoek’in Hosea Kutako Havaalanı’na vardığımızda, güzel bir ilkbahar gününü kokluyoruz. “Hello” yerine “how are you / nasılsınız” sorusuyla karşılanma sürprizi gümrükte başlıyor. Gezimizin sonuna dek peşimizi bırakmıyor. Havaalanından 42 kilometre uzaklıktaki başkente giden ana yol çorak, bomboş bir araziden geçiyor. Babunlar jipimize yakın bizimle koşuyor, zıplıyor. Yol boyunca sadece bir araç görüyoruz. Şehrin girişinde ise eflatun çiçekli, güzelim “jakaranda” ağaçları dikkat çekiyor. Binalarda Alman mimarisi hakim. Küçük başkentin caddeleri sakin. Kalabalık, telaş, tabela kirliliği yok. Ülkede Afrikaans, ingilizce, Almanca ve yerli dilleri konuşuluyor. İskelet Sahilleri’ne ulaşmak için, isminin aksine rüzgarsız Windhoek’den, rüzgarı hiç eksik olmayan, batıdaki Swakopmund’a gitmek gerekiyor. Atlantik kıyısındaki şehirden, kuzeydeki Angola sınırına kadar uzanan bölgenin adı İskelet Sahilleri. İnsanın tüylerini ürperten, boşluk duygusuna sürükleyen bu manzarayı görmeden önce Swakopmund’da kum kayağı, yüzme, botla gezi ve ATV gibi etkinliklere katılmak mümkün.


SIRTLAN, GEYİK KEMİKLERİ


Namib Çölü’nün “dune” denilen ipeksi kumulları ile okyanus arasına sıkışan sahilde çok sayıda karaya vurmuş gemi bulunuyor. Balıkçı tekneleri, yük gemileri ıssızlıkta çürüyor. Çevre öylesine ıssız ki, iç bölgelerde gördüğümüz çalılardan yapılmış köy kulübelerine bile rastlamıyoruz. Yiyecek bulma umuduyla gelen sırtlanların, geyiklerin kemikleri kum tepeciklerinin, çalıların altında kalmış. Sahilde yürürken gömülü iskeletlere basmamak için dikkat etmek gerekiyor. Hava güneşli ama buz gibi, sürekli esen şiddetli rüzgara karşı ayakta durmaya çalışarak yaklaşık bir buçuk sene önce karaya oturan bir balıkçı teknesine uzaktan bakıyoruz. Kazada can kaybı olmamış. Gemiciler iletişim teknolojisinin nimetleri sayesinde kurtarılmış. Ancak geçmişteki gemilerin mürettabatı aynı şansa sahip değilmiş. Bu nedenle, Portekizli gemiciler “Cehennem Kıyıları” dermiş buraya. Kıyıya yakın giden gemiler, yoğun rüzgar ya da soğuk su akıntısının oluşturduğu sisten kurtulamayınca sığ kayalıklara otururmuş. Gemiciler kazadan kurtulduklarına sevinemeden, serin sulardan çöl kumlarına düşer, susuzluktan ölürmüş. Çoğunun kemikleri bile kalmamış geriye.GECE GİRMEK YASAKCehennem Kıyıları isminin İskelet Sahilleri’ne dönüşmesini sağlayan kişi İsviçreli Pilot Carl Nauer. Cape Town’dan Londra’ya rekor uçuşu yaparken bu sahillere düşmüş uçağı. Ölümünden sonra, sahilin ismi değişmiş. Gizemlerle dolu Kara Afrika’nın en gizemli köşelerinden biri olan İskelet Sahilleri, Namibya’da başkent Windhoek’den yaklaşık 400 kilometre uzaklıkta. Kuş uçmaz kervan geçmez bu coğrafya sadece gündüz saat 10.00-17.00 arasında ziyarete açık.




FOKLARI İZLEMEK BÜYÜK KEYİF, TABİİ KOKUYA DAYANABİLİRSENİZ




Kafatas ve kırık kemiklerin doldurduğu sahillerdeki ıssızlığı tek bozan fok kolonisi. Cape Cross bölgesindeki fokların toplam sayısı 350 bin civarında. Foklar ürkütücü atmosferi bir anda değiştiriyor. Yüzümüze gülümseme getiriyor. Fokları her mevsim görmek mümkün. Seyretmeye doyamazsınız. Ancak kokularına dayanmak pek kolay değil. Gözlem amacıyla yapılan bir köprüden izlenebiliyorlar. Binlerce fok ya okyanusta yüzüyor ya da kendileriyle aynı renkte olan kayaların üzerinde uyuyor. Bebekler ise Oyun peşinde. Büyükler kaşınıyor, etrafa bakıyor. Kayalıklarda büyük bir hışımla patlayan okyanus dalgalarının görünümü ise fokların yağlı derilerinden dolayı renk değiştirmiş. Yağlar su üzerinde kirli sarımsı köpükler bırakıyor. Çakallar sinsice yaklaşıp, yavruları avlamaya çalışıyor. Yetişkinlerden korktukları için çoğunlukla elleri boş dönüyorlar. Tatil Turları


Namibya’nın İskelet Sahili

Zamanın izinde Beyrut tan Baalbek e


Yunanca adı Heliopolis (Güneş Kenti) olan eski zaman şehri Venüs, Jüpiter ve Bacchus Tapınağı başta olmak üzere pek çok tarihi kalıntıya ev sahipliği yapıyor. UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde. Tarih boyu pek çok kez el değiştirmiş. Ortadoğu’daki en önemli Roma kalıntısı.
Lübnan’ın başkenti Beyrut’un ne kadar güzel ve kendine özgü bir şehir olduğunu hep duyar, dinlerdim. Gösterişli Eğlence hayatı, Batı’yı aratmayan lüks otelleri, ünlü markaların boy gösterdiği vitrinleri, görkemli binaları ve Korniş’iyle Ortadoğu’nun Paris’iydi o. Bu cümleyi “bir zamanlar” sözcüğüyle bitirmemi bekleyebilirsiniz, çünkü son yıllarda Beyrut daha çok savaşla anılır oldu. Ancak savaşın ağır yaraları bile ondan bu unvanını alamadı. Kaybettiği çok şey vardı, yine de Kayıp şehre dönüşmedi. Silah ve top mermileriyle yıkıldığında bile asla harabe kent tanımını hak etmiyordu. Eğlenmeyi bilirken ağlamayı da öğrenmişti. İç burkan anılar, hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyordu. Beyrut sadece bir ağıtı dillendirmiyordu. Onun herkese anlatacak başka başka hikâyeleri vardı. Gezmek, görmek, eğlenmek, anlatılanların izini sürmek ama en çok da yeni hikâyeler dinlemek için yola çıktım. Beyrut’la ilgili kurabileceğim ilk cümle şu olur: Kesinlikle hafızasını koruyan bir şehir. Sadece kendi hafızasını mı? Bunu daha ilk bakışta hem görüyor hem duyuyor hem de hissediyorsunuz. Hatta dokunabiliyorsunuz da... Üstelik karşınızda duran, savaşın izlerini hızla silmeye çalışıp kendini iyileştiren, durmadan yenileyen bir şehir iken. Beyrut’ta zaman, hem öncesiz hem sonrasız gibi; bugündesiniz, ama dün de yarın da sizinle. Karşınıza çıkan her sokakta, her yapıda, her yüzde hem yıllar, yüzyıllar öncesine gidiyorsunuz hem de bugünün ruhunu yakalıyorsunuz. Bellek, attığınız her adımda size eşlik ediyor ve her defasında yeni bir kapı aralıyor geçmiş zamana. Arnavutkaldırımlı sokakları arşınlarken, şık restoranlarda Beyrut mutfağıyla tanışırken, vitrinlerin ışıltısına dalarken, gece kulüplerinde çılgınca dans ederken ya da bir başınıza sessiz sakin bir köşede Feyruz’a kulak verirken zaman hep sizinle. Ünlü Lübnanlı ses sanatçısı Feyruz’un şarkılarıyla tanıştıysanız eğer, bu şehir kendiliğinden ve usulca sizi içine alıyor zaten. Feyruz bir şarkısında, “Seni seviyorum Beyrut/ Benim garip vatanım/ Kötü zamanlarda da seni özlüyor ve görmek istiyorum” derken, siz de savaşın acılarını yaşamış ve eski güzel günleri özleyen bir Beyrutlu oluveriyorsunuz.FENİKELİLER KURMUŞTUBeyrut’ta, kent merkezinde zamanı kovalamak şimdilik bir başka yazının konusu olsun, ben bu kez sizleri hâlâ zamanın tek boyutuyla hüküm sürdüğü Baalbek’e götürmek istiyorum. Buraya tam olarak şehir demek de mümkün değil. İsmini pek çoğumuz geçen yıl İsrail saldırıları sırasında duydu. Lübnan Kültür Bakanı’nın UNESCO’ya “Baalbek’i kurtarın” çağrısı yapmıştı. Her yıl Dünyanın dört bir yanından tarih meraklılarını ağırlıyan ıssız şehir, Beyrut’tan 180 kilometre uzaklıkta. Humus - Şam demiryolu üzerinde, Antilübnanların batı eteğinde. Dünya üzerindeki en geniş akropole sahip antik şehir. Aynı zamanda Ortadoğu’daki en önemli Roma kalıntısı. Baal tanrısına tapanların da merkezi.Roma egemenliği altındayken, güneş tanrısı Jüpiter için inşa edilen mabet dolayısıyla, “Heliopolis” (Güneş Şehir) ismini alan Baalbek şehrinin kurucusu Fenikeliler. Geçmişi MÖ 1100’e kadar uzanıyor. Tarih boyunca çeşitli uygarlıkların istilasına uğramış, pek çok kez el değiştirmiş. Romalıların, özellikle de Antonius’un zamanında çok gelişmiş. Ardından savaşlar yıkımlarla dolu asırlar geçirmiş. Şehirdeki en büyük yıkımı yapan Haçlılar. 14. yüzyılda Haçlılarca kaleye dönüştürülmüş. Ardından Ortadoğu seferine çıkan Timur’un gazabına uğramış. Sonra Osmanlı gelmiş. Zamanla yarısı toprağa gömülmüş. Osmanlılar, 1899’da ilk kez Almanlara kazı yapma izni vermiş. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Lübnan, Fransızların eline geçmiş ve sonraki onlar kazıları sürdürmüş. Antik şehrin kalıntıları ise Lübnanlılar tarafından ortaya çıkarılmış. SÜTUNLARINDAN BİRİ SÜLEYMANİYE CAMİİ’NDEGünümüzde Baalbek’te harabe halinde üç adet tapınak yer alıyor: Jüpiter, Bacchus ve Venüs tapınakları. En büyüğü olan Jüpiter Tapınağı, MS 3. yüzyılda yapılan büyük bir giriş kapısına sahip. Kapıdan geçince önce ön avluya, sonra da büyük avluya ulaşılıyor. Büyük avlunun eni 104,5 metre, genişliği ise 117 metre. Avludan sonra geniş bir kapıdan girilen tapınağın 84 granit sütunu var. Bugün bunlardan sadece altısı ayakta. Diğerlerinin bir kısmı kırılmış, bir kısmı da başka yerlere götürülmüş. Bu sütunlardan biriyse Süleymaniye Camii’nde bulunuyor. Bacchus Tapınağı Jüpiter’e göre daha iyi durumda. Tapınağın, her biri 18 metre yükseklikte olan 46 sütunu hâlâ ayakta bulunuyor. Venüs Tapınağı da son onarımlarla oldukça iyi durumda. Mabedin yapımında kullanılan ve Modern teknolojiyle bile hareket ettirilmesi çok zor olan birkaç bloğun, oraya nasıl taşındığı ise hâlâ muamma. Baalbek’in girişine inşa edilen müzeyi de mutlaka görün. Temmuzda yolunuz düşerse, 1956’dan bu yana sürdürülen Uluslararası Baalbek Festivali’nin bale gösterilerine, Klasik Müzik, caz, Rock konserlerine rastlayabilirsiniz. (www.baalbeck.org.lb) Gezi sonrası her ne kadar geri dönüp geceyi Beyrut’ta yaşamanızı tavsiye etsem de mutlaka kalmanız gerekiyorsa Ash-Shams veya Palmyra adlı otelleri tercih edebilirsiniz.
BEYRUT’A GELMİŞKEN…
Ünlü Lübnanlı sanatçılar Feyruz ve Ümmü Gülsüm’ün şarkılarıyla tanışın. · Gitmeden Batı Beyrut filmini izleyin. · Şehrin denizle buluştuğu kordon boyu La Corniche’de turlayın, Beyrutluları izleyin. · Oldukça uygun fiyata yolcu taşıyan taksi ya da dolmuşları da kullanmak mümkün ama bence bu şehri yürüyerek keşfetmelisiniz.· Beyrut geceleri çok hareketli, Beyrutlular eğlenmeyi gerçekten de iyi biliyorlar. Siz de bir gecenizi Beyrut eğlencesine ayırın.
YEMEDEN DÖNMEYİN
Lübnan mutfağı için Akdeniz mutfaklarının son derece ilginç bir karışımı diyebiliriz. Ege ve Akdeniz esintilerini de bulabiliyorsunuz, Güneydoğu ve Arap esintilerini de! İşte mutlaka tatmanız gerekenler: · Semsek (labneli börek), humus, tabuli (ince bulgurlu maydanoz salatası), nar ekşili zahter salatası, çiğ köfte (bulgurlu veya bulgursuz), patlıcan ezme (közlenmiş), zeytin, deniz ürünleri kibbe (içli köfte), binbir meze çeşidinden sadece birkaçı. · Beyrut mutfağının bir başka başrol oyuncusu da Zahter... Kekik türünden, ancak kekikten çok daha aromalı ve lezzetli... Tazesi, salata malzemesi; tozu, susam unu ve zeytinyağı ile karıştırılınca, kahvaltıda ekmeğe sürebiliyor veya kurusu, zahterli pide malzemesi şeklinde; günün her anında sofrada yer bulabiliyor kendine. · Ana yemeklerde bulgur, nohut, fasulye ve yoğurt başı çekiyor. Lebeniye (nohutlu yoğurt çorbası), kibbe lebeniye (içli köfteli versiyonu), falafel (kızarmış soğanlı nohut ezmesi), tavuklu pilav, maluf (fasulye ezmesi), ekşili yaprak sarma baştan çıkaran lezzetler arasında. · Lübnan, bir yandan da zeytin ve zeytinyağı cenneti. Salatalara ve yemeklere konanlar yetmiyormuş gibi; zeytinyağı, sabah, öğlen, akşam değişik karaf ve kâselerde sofrada da sunuluyor. Yemeklerden sonra ağır tatlılar ve kakuleli Türk kahvesi pek makbul. · Ekşili yaprak sarma da bir daha kolay kolay bulamayacağınız bir lezzet, kaçırmayın. · Alkolle arası iyi olanlar muhakkak “arak” içmeli. Hatta bir şişe de sevdiklerinize getirin.
Zamanın izinde Beyrut’tan Baalbek’e

Bu zeplinle yavaşlık anlayışı yeni hızlı oluyor

LONDRA - Genelde insanlar yolda çok fazla vakit kaybetmeyi sevmez. Uçak böyle bir anlayışa sahip olanlar için en iyi sonuç veren yolculuk alternatifidir. Fakat şimdi Londralı bir firma "Yavaş yeni hızlı" mantığıyla akıl almaz bir projeye imza attı.
Seymourpowell şirketinin tasarladığı Aircruise Concept projesi sayesinde ise Londra'dan Newyork'a 37 saatte uçarak gitmek mümkün.
Dışardan uçurtmaya benzeyen Aircruise Concept'in içinde 330.000 metreküp hidrojen gazı bulunacak, 396 ton kaldırma kapasitesi olacak ve 265 metre yüksekliğinde olacak. Zeplin yaklaşık 145kmh hızla seyahat etme kabiliyetine sahip olacak.
Londra merkezli Tasarım ve icat firması zeplini tasarlarken “Yavaş artık yeni hızlı” anlayışını benimsemiş. 100 kişi taşıma kapasitesi olan zeplin uçakla yedi saatte gidilen yolu 37 saatte gidecek.
Zeplin aynı zamanda Los Angeles ve Şangay arasındaki yolu da dört gün gibi bir sürede alacak.
Enerji olarak güneş ışığından da yararlanan zeplin 12 bin feet yüksekliğe çıkabiliyor. Seymourpowell tasarım yöneticisi Nick Talbot, “Aircruise konsepti geleceğin taşımacılık anlayışının uzay temalı mı, kaynağa aç mı yoksa Stres dolu uçak yolculuğu temelli mi olması gerektiğini sorguluyor” yorumunda bulundu.
Bu zeplinle yavaşlık anlayışı 'yeni hızlı’ oluyor

Billy doğum gününü plajda kutladı

SIDNEY - Avustralya'nın en meşhur plajları genelde ellerinde sörfl tahtalarıyla kendilerini dalgalara bırakmak isteyen heyecan meraklılarıyla doludur.
Fakat bu sefer ellerinde sörf tahtalarıyla Bondi plajını dolduranlar denize girmektense sahile kurulan kitaplığı karıştırmayı tercih ediyor.
İsveçli mobilya markası IKEA'nın en meşhur kitaplığı olan BILLY'nin 30. yaş günü şerefine plaj 30 kitaplık ile dolduruldu.
İsteyenler, sadece bir günlüğüne plajda kalan kitaplıklardaki kitapları kendilerininki ile değiştirebildi ya da bağışta bulunabildi.

Billy doğum gününü plajda kutladı

Rusya dan Sevgililer Günü nde ilk buz oteli

MOSKOVA - Rusya'nın ilk buz otelinin 14 Şubat Sevgililer Günü'nde ülkenin kuzeyindeki Arkhangelsk bölgesinde açılacağı bildirildi.
Rus Haber ajansı RİA Novosti, 150 buz heykeltıraşının eserlerinin içinde yer alacağı, üç bin metreküp kar ve 500 metreküp buzdan yapılacak otelde toplam dokuz oda bulunacağını belirtti.
Rusya'dan Sevgililer Günü'nde ilk buz oteli

Çin deki Kaplan Yılı halkı yollara döktü

PEKİN - Çinliler yaklaşan geleneksel yeni yıl tatili dolayısıyla yollara düştü. Ay takvimine göre 13 Şubat gecesi Domuz Yılı sona erecek, Kaplan Yılı'na girilecek.
Bahar Bayramı adı verilen yeni yıl dolayısıyla Çin'de bir hafta Resmi Tatil ilan edildi.
Geleneksel yeni yıla tüm aile üyeleriyle birlikte girilmesi Çinlilerin en önemli geleneği. Bu nedenle, büyük şehirlerde yaşayanlar memleketlerine dönmeye başladı.
Ulaştırma Bakanlığı, Cumartesi günü başlayan ve 10 Mart'a kadar sürecek Bahar Bayramı sezonu boyunca 2 milyar 540 milyon yolculuk yapılmasının beklendiğini ve bu sayının geçen yıla göre yaklaşık yüzde sekiz artacağını açıkladı.
210 MİLYON KİŞİ TRENLE YOLCULUK EDECEK Bu dönemde 210 milyon kişi, bir başka deyişle günde 5 milyon 250 bin kişi trenle yolculuk edecek. Otobüsle 2 milyar 270 bin, gemiyle de 32 milyon yolculuk yapılacak.
Yetkililer, bu dönemde 820 bin otobüs ve 20 bin geminin hizmet vereceğini belirtti. 28 milyon 940 bin kişinin ise uçakla seyahat etmesi bekleniyor.
En çok göçmen işçinin çalıştığı güneydeki Guangcou şehrinden 2 milyon 540 bin kişi yeni yıl için memleketlerine gidecek. Şehirde karaborsa tren bileti satılmasının ve trenlerde hırsızlığın engellenmesi için önlemler alındı.
Çin'deki Kaplan Yılı halkı yollara döktü