2006’da erkek arkadaşımla Nepal’e gitmiş ve çok etkilenmiştik. O geziden sonra Türkiye’de çok popüler olmayan ve hakkında pek bir şey bilmediğimiz, bizim için bakir sayılabilecek, çevremizdekilerin görmediği ülkelere gitmeye karar verdik. “Keşfetmekten memnuniyet duyacağımız ülkeler” listesi yaptık. Listemizin en başında Tanzanya vardı. Geçen yılbaşında safari turuna gitmeye karar verdik. Zaten aralık ve ocak en iyi mevsimleri. Nişantaşı’ndaki fahri konsolosluktan 30 Dolar’a aynı gün vize alabiliyorsunuz. Gitmeden önce mutlaka tetanoz ve sarı humma aşısı yaptırmanız gerekiyor. Tanzanya’ya Dubai aktarmalı 15 saatlik bir uçuşla vardık. Eski başkent Dar es Salaam’dan iç hat uçuşuyla Arusha kentine gittik. Zaten bütün safari turlarının başlangıç noktası burası.ZÜRAFA GÖRDÜĞÜMDE SEVİNÇTEN AĞLADIMBu dönemin en büyük özelliği büyük hayvan sürülerinin göçüne tanık olmak. Göç mevsiminde safari yapmak benzersiz bir deneyim. Ufuk çizgisine doğru baktığınızda yüzlerce, binlerce hayvanın bir arada yürümesi şiirsel bir görüntü yaratıyor. Mesela o dev zürafaların incecik bacaklarıyla zarafet timsali gibi yürüyüşlerini gördüğümde mutluluktan ağlamak istedim. Vahşi hayvanların çoğu otçul olduğu için kuraklık başladığında Kenya’ya doğru ileriyorlar. Safaride amaç “Büyük Afrika Beşlisi”ni (fil, leopar, suaygırı, bufalo ve aslan) izlemek. Ciplerde özel rehber eşliğinde tur rotasını izliyorsunuz. Bu tur yaklaşık bir hafta sürüyor.Tur sırasında hayvanlar arasında dolaşırken araçtan inmek kesinlikle yasak, uzaktan fotoğraf çekebiliyorsunuz. Sadece yemek ve ihtiyaç için ayrılmış özel alanlarda iki kez mola veriyorsunuz. Vahşi Yaşam parkları saat 08.00-17.00 arası açık, hayvanlar geceleri avlandıkları için akşam ortalarda dolaşmak kesinlikle yasak. Aslında yırtıcı hayvanlar insan etine çok da bayılmıyor, kesinlikle ilk tercihleri değil. Ortada antilop filan yoksa insanlara saldırıyorlar. MACERAPEREST OLUYORSUNUZ Safari turları için uçak hariç 2000-8000 Euro arasında ücret ödeniyor. Tabii çok ultra lüks ve kişiye özel turlarla bu fiyatlar çok artıyor. Biz bu skalanın ortasında, ancak epeyce konforlu bir tur seçtik. Ahşap çadırların bazıları 5 yıldızlı otelleri aratmıyordu. Lüks sayılabilecek kamp alanlarına “lodge” deniliyor. Bazı yemekler gurme restoranlarla yarışır. Kamp alanlarında turistlerin kaldığı bölümler çok iyi aydınlatılıyor. Turumuzu özellikle çocuklu arkadaşlarıma anlata anlata bitiremedim. Ellerinde dürbünlerle hayvanları izleyen çocukları gördükçe içim gitti. Bu Dünyanın bizden başka canlılarla ve hayatlarla dolu olduğunu anlatmanın daha iyi bir yolu olamaz. Safari boyunca kendinizi maceraperest sanıyorsunuz. Zaman zaman kendimi bir belgeselin içinde buldum. Belgeselleri çekmek ve özel anlar yakalamak için ne kadar büyük bir çaba harcadıklarını daha iyi anladım. Turumuza Mayara Gölü’nden başladık. Burası sodalı bir göl, 400 kuş türü yaşıyor. Suyu çok yakıcı olduğu için insanlar giremiyor ama suaygırlarının neşesine diyecek yok. Daha sonra sık sık karşılacağımız bufalo, çita, antilop, benekli kirpi, akbaba, yabandomuzu, kertenkele, çakal, ceylan, zürafa, fil ve impalaları ilk kez burada gördük. EN ünlü VAHŞİ PARK Ngongoro’dan sonra Serengeti’ye vardık. Burası dünyanın en ünlü ve en eski vahşi yaşam alanlarından. “Dünyanın en büyük açık hava gösterisi” diyenler de var. Burası coğrafi olarak tabak gibi dümdüz ama sık sık dev kayalara rastlanıyor. Hayvanların çoğu bu kayaların gölgesinde ve kovuklarında yaşıyor. Vahşi yaşam parkları korucular tarafından korunuyor. Ayrıca hayvanları doğal ortamlarında besliyorlar. Serengeti’de gördüğümüz en etkileyeci manzaralardan biri şuydu: Bir bufalo sürüsünün peşine düşmüş Masai köylüleri. Köylüler bazen bu sürünün peşinde kilometrelerce yol gidiyor. Zaten parkta bir Masai köyü var. Yerliler günlük yaşamlarını sürdürüyorlar, bir yandan da turistik gösteriler yapıyorlar.Bir gece kamp alanında şarkılarını ve danslarını seyrettik ve çok etkilendik. Çok mutlu ve sempatikler. Swahili dilini konuşuyorlar. Müslüman, Hırıstiyan ve diğer dinlerin nüfus içindeki oranları yüzde 30’ları aşmıyor. Serengeti’den sonra genellikle Zanzibar’a geçiliyor. Ada, Tanzanya’nın en turistik bölgesi. Pudra gibi kumsallarıyla cennet gibi bir Tatil merkezi ve sualtı dünyası ilgi çekiyor. Safari turunun yorgunluğunu atmak için ideal bir yer bana kalırsa. ASLAN SAHİDEN ORMANIN KRALIYMIŞAslan başka hiçbir hayvana benzemiyor. Dişiler avlanıyor ve erkek ganimetin en güzel yerini yiyor. O 300 kiloluk cüsseleriyle inanılmaz bir zarafetle koşuyorlar. Aslanların çiftleşmesi çok ilginç, toplamda yedi gün sürdüğünü söylüyorlar. 60 saniyelik çiftleşme sonrası 20 dakika mola veriyorlar ve bu olay yedi gün boyunca tekrarlanıyor. Ve biz çok nadir rastlanan bu manzarayı izleme şansına sahip olduk. Erkek aslana neden ormanlar kralı dediklerini çok iyi anladım. O yelesi, o kükremesi çok etkileyici. Kimseyi umursamadan en yüksek kayanın tepesine kurularak yatıyor. Yolunun kenarından geçsen, tenezzül edip kafasını çevirmiyor. Vahşi hayvanlar arasında sadece çakallar gündüz avlanıyor. Bir çakalın bebek ceylanı kovalamasına şahit oldum. Anne ceylan zikzaklar çizerek araya girmeye çalıştı ama yavrusunu kurtaramadı. Çakal gözümüzün önünde bebek ceylanı çatır çatır yedi.
Serengeti’de bir belgeselin içinde yaşadık
Serengeti’de bir belgeselin içinde yaşadık
No comments:
Post a Comment
Note: Only a member of this blog may post a comment.