Monday, September 21, 2009
Sanat Mimarinin Buluşma noktası İtalya Tatil Turları
Roma sanatı, 1.yy’a kadar Etrüsk ve Yunan sanatının bir sentezi olup kendine özgü bir özelliğe sahip değildi. Roma’nın kendine ait sanatının ilk örneğini ancak M.S. 2.yy’da görmekteyiz. Bu dönemdeki sanat eserleri, estetiğe önem vermeyen fakat daha çok, rahatlıkla kullanılabilir eserlerdir. İlk cumhuriyet döneminde, daha çok ihtiyaçtan dolayı büyük binalar yapmaya başlamışlardır. Bunun en önemli örneği Tabularium‘dur. Kanun ve anlaşmaların saklandığı büyük bir arşiv binasıdır. Binalar yapılırken aynı zamanda kullanılacak malzemenin özelliği, dayanıklılığı ve kullanışlığına önem verilmekteydi. Yunanlıların mermerinden farklı olarak Romalılar, tüf ve opus caementicium (malta ve taş karışımı bir çeşit harç) kullanmışlardır.M.Ö. 5.yy’dan itibaren şehrin, kültürel, siyasi ve sosyal merkezi olan bölgede inşa edilen roma forumlarının birincisi, M.Ö. 1.yy’da Giulio Cesare (Jul Sezar)’nin yapmıs oldugu Lulium Forumu’dur. Ondan sonra gelen imparatorlar da sırasıyla Foro di Augusto, Foro di Vespasiano, Foro di Traiano forumlarını inşa etmişlerdir. O dönemin şehir ve planlama mühendisleri, tipik bir roma şehrinin ilk gelişmiş modelini (Il Catrum) ortaya çıkarmışlardır.Romalıların bir başka mimari yapısı, Etrüsk ve Yunan örneklerinden esinlenerek geliştirdikleri Roma Tapınakları (Tempio Romano)’dır. Roma tapınaklarının diğerlerine göre en önemli farkı; dini tören ve kutlamaların rahatlıkla yapılabilmesi için tapınak girişinin önu yükseltilerek çok geniş bir meydan oluşturulmasıdır. Ayrıca, bu meydana değişik foksiyonlu binalar yerleştirilmiştir. Bu çeşit tapınağa verilebilecek en önemli örnek, bugün tamamen hasara uğramış Tempio di Giove‘dir. Verilebilecek diğer örnekler ise; Tempio della Fortuna Virile (Virile Sans Tapınağı), Tempio di Ercole (Herkül Tapınağı), Tempio di Pola (Pola Tapınağı), Tempio di Vesta (Vesta Tapınağı)’dır.Roma’daki büyük anıtsal yapıların yapılması, cadde ve meydanların inşası ile birlikte gerçekleştirilirdi.Roma’da yapılan bir anıtsal yapı Tiyatro (Il Teatro) dur. Roma tiyatrolarının en önemli özelligi, hiç bir tepe veya yamaç desteği kullanılmadan, düz bir alan üzerinde, kemerlerin desteği ile inşa edilmiş olmalarıdır. Roma döneminde yapılan ilk tiyatro Teatro Pompeo‘dir. Daha sonra Teatro Marcello ve L’Anfiteatro Flavio (Colosseo) inşa edilmiştir.Roma halk yaşamında en çok yer tutan binalardan birisi de Bazilikadır. Bazilikalar, bugünkü adliye ve idari binalarının yerini alırlar. Genellikle dikdörtgen biçiminde yapılır, iç tarafı tek sıra sütun ile çevrilmiştir. Zamanla bu mimari özellik değişikliğe ugramış ve bazilikanın uzun kenarlarından birinin tam ortasına bir apsis yerleştirilmiş ve dolayısıyla ana kenarlarda da sütun sayısı azaltılmıştır. En önemli Bazilikalar; La Basilica di Massenzio, La Basilica di Pompei (M.O. 2yy.)Romalıların yaşadıkları meskenler, değişik ailelerin prestijinin bir aynasıydı. Bunun en güzel örneklerinden olan Villalar, önceleri tarım ile uğraşan insanların işlerini yürüttüğü bir yer olarak kullanılırken, zamanla, hem bir ticarethane hem de mesken olarak kullanılmışlardır. Bugüne kadar yapılan kazılarda ele geçen Roma dönemi villalarından en önemlisi, Ercolano kasabasındaki Villa dei Papiri‘dir. Şehir merkezinin dışında kurulan villaların en önemli özelliği şehirdeki evlerin tam aksine oldukça büyük alana inşa edilmesi, dolayısıyla istenildiği kadar hizmetli, hayvan barındırılıp, her çeşit meyve ve sebze yetiştilebilmeleridir. İki bölümden oluşan villaların bir bölümü la pars rustica olarak adlandırılır ve hizmetçilerin kaldığı, hayvanların barındığı, depoların buluduğu bölümdür. İkinci bölum ise la pars urbana isminin verildiği aile bireylerinin yaşadığı yerdir.Açık alanların bolluğu, pazar (mercato) fikrinin doğmasına sebep olmuştur. Önceleri, Forum’un bir parçası olan mercato yani pazar yeri, M.S. 117′de İmparator Traiano tarafından, ortasından geçen uzun bir cadde ile ayrılan dört katlı iki bina inşa edilerek otonom yani sadece ticaret yapılan bir yer haline getirilmiştir.L’Aqcuadotto (su kemeri), romalıların hayatında çok önemli bir yer tutan en önemli mimari yapılardan birisidir. Dağdaki su kaynağından şehir merkezine, daha sonra da her bir eve ulaştırmak için yapılan su kemerlerinin ilk örneği M.Ö. 312′de yapılan l’Acqua Appia’dır. Romalı mühendislerin bir başka dehası ise kullanılan suyun şehir dışına aktarılması için yapmış oldukları Cloaca Maxima olarak adlandırılan lağım sistemidir.Roma mimarisinin onuru diyebileceğimiz Anıtsal Kemerler veya Zafer Takları, ünlü aileleri veya kişileri anma törenleri için yapılmış anıtlardır. Bunların ilk örnekleri, M.Ö. 2.yy’da yapılmasına rağman Cumhuriyet döneminde ve hatta imparatorluk döneminde de belirli meydanlara dikilmiştir. En ünlü Anıtsal Kemerler; Tito, Settimio Severo ve Costantino’ninkilerdir.Heykeltraşlık alanında yunan sanatını taklit ederek geliştiren Romalılar hem rölyef, hem de heykel alanında bir çok eser bırakmışlardır. En ünlü rölyefli anıtlar; 35m yüksekligine sahip M.Ö. 1.yy’da yapılan Ara Pacis Augustae, ve 6m temel kaidesi olan Colonna Traiano (Traiano Sütunu)’dir
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment
Note: Only a member of this blog may post a comment.