Thursday, September 17, 2009

Kıbrıs Tatil Turları

Öyle bir yer düşleyin ki, mavi suların serinliğinde hayatın tadını çıkartırken anavatanınızın kokusu çok yakınınızda olsun. Öyle bir çevre hayal edin ki, tarihin dokusunda milliyetinizle gurur duyun. Öyle bir doğa düşünün ki, renklerin en saf hali sizi hayran bıraksın. Düşlerinizin hepsi, kendinizi vatanınızda hissedeceğiniz Kıbrıs’ta sizleri bekliyor. Kıbrıs’ın Türkler tarafından tercih edilme sebeplerinin başında ılıman iklimi ve müthiş denizi geliyor. Özellikle yaz turizmi için Türklerin vazgeçemediği nadir mekanlardandır. Lüks otelleri, uzun ve temiz sahili, plajları ve masmavi denizi ile Kıbrıs turları her yaz nüfusunu ikiye katlamayı başarıyor. Mayıs-Ekim ayları arasında suyun ortalama sıcaklığı 24°C civarındadır ki bu da Kıbrıs için uzun bir yaz dönemi demektir. Kıbrıs’da plajları ücretli ve ücretsiz olarak ikiye ayırmamız mümkündür. Eğer restoran ya da sahil sporları (beach volley, jet-ski vs.) gibi imkanlardan yararlanmak isterseniz ücretli plajlarda denizin tadını çıkartmak sizi daha memnun edecektir. 2004 yılında bu plajların ortalama girişi 10-40 milyon arasında değişiyordu. Bunun dışında otellerin havuzlarından da belli ücretler karşılığında yararlanabilirsiniz. Kıbrıs’ın sahillerinde yaz mevsiminde eğlence hiç durmaz. Eğer denize girmekle yetinmek istemiyorsanız; tesislerin Su Kayağı, Muz, Ringo, Jet-ski gibi aktivitelerinden yararlanmanız mümkündür. Girne, kilometrelerce uzunluktaki plajları ile, dinlenmeyi ve sakin bir tatil geçirmeyi planlayanlar için kesinlikle ilk tercih olmalıdır. Burasını da gece hayatının çok hareketli olmaması nedeniyle sıkıcı bulma ihtimaliniz de olabilir. Lefkoşa adanın iç kesimlerinde kalması yüzünden yazları yaşanan bu turzim patlamasından payına düşeni alamıyor. Kıbrıs’ın bozulmamış bitki örtüsünü, köy yaşantısını ve vahşi yaşamını görmenizin dışında eğer Karpaz’a uğrarsanız muhteşem sahilini de görebilirsiniz. Kumlu ve kayalıklı bu sahiller Caretta Caretta’ların nesillerin tükenmemesi için üremelerinin Doğu Akdeniz’deki en önemli yerlerden biri olarak kabul ediliyor. Güzellikleriyle Karpaz’ın sizi büyüleyeceğine emin olabilirsiniz.Tarihin Sayfalarında GezinelimKıbrıs’da her şeyin su ve güneşten ibaret olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Kıbrıs, yüzyıllardır vatan olduğu birçok medeniyetin miraslarını hala taşımaktadır. Vaktiniz olursa ve özellikle yaz mevsimi dışında Kıbrıs’a gitmeyi planlıyorsanız, bu tarihi eserlerden bazılarını kesinlikle ziyaret etmenizi öneriyoruz. LEFKOŞABüyük Han Büyük Han: Yapımı 1572 yılına dayanan bu yapı Türk mimarisinin en önemli yapılarından kabul edilmektedir. Kendisine benzer hanlardan farkı diğer tek girişli hanların aksine, iki tane girişinin bulunmasıdır. Haydarpaşa Camii ( St. Katherina Kilisesi ): Kıbrıs’ın en zarif yapıları arasında yer aldığı söylenen bu eser, 14. yüzyılda inşa edilmiş ve Osmanlıların Kıbrıs’a girişinden sonra cami haline getirilmiştir. Önemli Lüzinyan yapılarından birisidir. Arap Ahmet Camii: Kıbrıs’ta en fazla dikkati çeken camilerden birisidir. 1845 senesinde inşa edilmiştir. Günümüze kadar gelmiş bahçesinde eski Türk mezarları bulunmaktadır. Lefkoşa Surları: Venediklilerin, şehri Osmanlı saldırılarından korumak için eski Lüzinyan surlarının üstüne yaptıkları onarımlarla inşa edilmiştir. Surlara giriş ve çıkışı sağlayan 3 kapı bulunmaktadır. MAGUSA Magusa Surları: Yüksek ve ince bir yapıya sahip bu surlar, 16. yüzyılda Osmanlılara karış önlem almak isteyen Venedikliler tarafından yeniden elden geçirilmiş ve kalınlaştırılmıştır. Othello Kulesi: 14. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından inşa edilmiş kule, kentin ana girişlerinden biri olarak kullanılmaktadır. Lala Mustafa Paşa Camisi: ( St. Nicholas Katedrali ) Tüm Akdeniz dünyasının en güzel yapısı olarak kabul edilen bu eser 14. yüzyılın başlarında tamamlanmıştır. Lüzinyan kralları taç giyme töreni olarak önce Lefkoşa’da St. Sophia Kilisesi’nde Kıbrıs Kralı sıfatını, daha sonra da St. Nicholas Katedrali’nde Kudüs Kralı sıfatını kazanırlardı. Önceleri katedral olarak kullanılan bu yapı, 1571 yılında törenle cami haline getirilmiştir. Gotik tarzda işlenmiş eşsiz bir penceresi bulunmaktadır. Katedralin önünde bulunan tarihi ‘cümbez’ ağacı, adanın kuzey bölümlerinde çok ender bulunan bir incir ağacı türüdür. Venedik Sarayı: 13. yüzyılda, Venediklilerin inşa ettiği krallık sarayıdır. Günümüzde, sarayın içinde Namık Kemal’in 1873 senesinde Kıbrıs’a sürüldüğü zaman 38 ay kaldığı bina da yer alır. Salamis Antik Şehri: İçinde Zeus Tapınağı, pazar yeri, bazilikalar, surlar, spor alanı, nekropol, tiyatro ve limanlar barındıran bu antik şehir; Bronz Çağı sonlarında Akalar tarafından kurulmuştur. GİRNE Girne Kalesi: 7. yüzyılda Arap akınlarına karşı kenti korumak amacıyla yapılmıştır. St George Kilisesi: 12. yüzyılın başlarında yapıldığı düşünülen bu kilise, kalenin içinde yer almaktadır. Batık Gemi Müzesi: Yine kalenin içinde yer alan bu müze, bugüne dek ele geçirilen en eski gemi kalıntılarına evsahipliği yapmaktadır. 1965 senesine bir sünger avcısı tarafından denizin 3 m. derinliğinde görülmüş olan bu gemi, büyük zorluklarla su yüzüne çıkarılmıştır. Batış tarihi yaklaşık olarak M.Ö. 2. yüzyıl olarak tahmin ediliyor. St. Hilarion Kalesi: Arap saldırılarına karşı korunma amacıyla yapılan kalelerden biridir. Önceleri stratejik açıdan önemli olmasına rağmen, zamanla soyluların dinlenme ve tatil beldesine dönüşmüştür. Kalenin doğu kısmında bulunan Kraliçe Penceresi’nden görülen manzara eşsizdir. Bellapais Manastırı: Beşparmak Dağları’nın eteklerinde kurulmuş olan bu manastırın ilk binasının yapımı 13. yüzyılın hemen başında tamamlanmıştır. Yapının büyük bölümü Fransızlar tarafından inşa edilmiş, Kıbrıs Osmanlılar’ın eline geçtikten sonra Yunan Ortadoks Kilisesi’ne verilmiştir. Gotik sanatının eşsiz yapılarından biridir. Lambousa: Bu antik kentin kazı çalışmaları 1900’lu yıllarda başlamıştır ve çıkan eserlerin birçoğu Londra, Paris turları gibi şehirlerde sergilenmektedir. Hazinelerin Arap akımları sırasında toprağa gömülmüş olabileceği söyleniyor. Sourp Magar Manastırı: Günümüze ulaşan kalıntıları, 19. yüzyıldan kalmıştır. Zamanında Ermeni Hacıların hacca giderken geçiş noktası olarak kullandıkları manastırın kuruluşu 12. yüzyıla dayanmaktadır

No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.